13 Haziran'da deprem mi? (20 Mart 2016)
Anadolu'muzun güzel olduğu kadar anlamlı bir özdeyişi vardır: ''Düğün değil, bayram değil; eniştem beni niye öptü'' diye... Okuyucularımız bu minvalde ''Rusya ve Putin durup dururken Suriye'den niye çekildi'' diye soruyor. Uluslararası ilişkilerde böylesi durumlarda yorum yapmak için ''kimin çıkarı var'' sorusuna cevap vermek lazım. Bu sütunlardan aylar önce yazdım; petrol fiyatlarının 30 dolara kadar gerilemesi yüzünden Rusya Federasyonu ciddi ekonomik kayıplar yaşadı. Kimi analistlere göre 350 milyar dolarlık açığı söz konusu. ABD'nin BOP'u (Büyük Orta Doğu Projesi) gerçekleştirebilmek ve enerji hatlarını kontrol altına almak için peyki durumundaki Arap ülkeleri ile beraber hareket ederek yeniden süper güç konumuna yükselme mücadelesinde ciddi mesafe alan Rusya'ya diz çöktürme planının içindeydi petrol fiyatlarını düşürmek. Ardından neredeyse kırk yıldır kanlı bıçaklı olan ABD ile İran ortak çıkarları için satranç masasında anlaşıp İran'a uygulanan ambargonun kaldırılması ve görünürde 100 milyar doların serbest bırakılmasında mutabakata vardı. Bunun karşılığında ABD, Rusya'nın korkulu rüyası Çeçenistan'daki radikal unsurların Irak ve Suriye'ye geçişi ve burada bir süre sonra imha edilmesiyle rahatlayacak. İran, Irak'ta Şiilerin etkinliğini artırıp, Türkiye'ye karşı Kürt kartını kullanarak Suriye'deki koridora yol verilmesine göz yumacak. Dedik ya uluslararası ilişkilerde birinci şart ''mütekabiliyet''tir. Yani ne verip, ne alacağı...
***
İsrail'in güvenliği kurulduğu günden bu yana en güzel günlerini ABD'nin Irak, Suriye, Mısır ve ''Arap Baharı Projesi'' ile yaşıyor. Kıbrıs açıklarında doğal gaz yataklarını ortak üretecek olan İsrail; Rumlar ve AB ülkeleri ile kendisini garantiye almanın rahatlığı içinde. Mısır kendi iç meseleleri yüzünden ve ABD sayesinde İsrail tarafına boynunu bile çeviremiyor. Bir tarafta Irak meselesi, diğer tarafta 3 milyona yakın mülteciyi kabul etmek zorunda kalan Türkiye; tam da köşeye sıkışmışken uçak düşürülme kriziyle gerilen ilişkilerin yumuşatılması; Tayyip Erdoğan gibi gözünü Osmanlı rüyaları bürümüş ve ülkenin tek patronu olduğunu sanan bir fenomenin gözden çıkarılacağı yönünde söylentiler üzerine eklenince, ortam kendiliğinden oluşmuş oldu. Tuzu biberi ise Erdoğan-Davutoğlu çekişmesi... Malumunuz; aylardır Emniyet müdürleri ve valiler ataması, Saraydan kırmızı kart görüyor. Altının oyulduğunu hisseden Erdoğan, panik ile Dışişlerinin protokollerini hiçe sayarak başta ABD ve Rusya'ya gider yapıyor.
***
Her ne kadar konuşmalarının satır aralarında ''Liderimiz, kurucu başkanımız'' cümleleri ile temenna çakıyor gibi görünse de Davutoğlu; aslında bu mevcut kaostan rol çalıp kendisini ispat etme derdinde... Usta, çırak münasebetlerinde çok şey öğrendiği de belli. Erdoğan'ın ''havuz medyası'' olur da ''X günü" geldiğinde kamuoyunu hazırlayıp, yönlendirecek yeni argümanlar oluşturmak için Saray'ın gözünden düşenlere yeni platformlar oluşturmaz mı? Tirajı, reklamı-ilanı bile olmayan birkaç günlük hazırlıkla çıkan gazete ve televizyon kanalları satır aralarında yolsuzluklara dikkat çekip Saray'a çakarken AKP'de ''Davutoğlu karizması''nın inşasına harç ve tuğla taşıyorlar. Lakin binayı yapmak için mühendisliğin kurallarında mütemadi ile pabuçlar vardır ve depreme dayanıklılık için fore kazıklar... Bakalım; prefabrik kondu ile Davutoğlu önümüzdeki günlerde olacak depreme hazırlıklı mı? Jeoloji Mühendisliği gibi bir bilim dalı ile ilişkimizin olmadığını bildirirken en geç 13 Haziran tarihine dikkat çekmek istiyorum 13 rakamı Hristiyanlarda uğursuz sayılır. Peki niye 13 Haziran tarihinde ısrar ettiğimi ise bir başka yazıya bırakalım. Ne de olsa ''siyasette 24 saat uzun bir süredir.''
13 Haziran'a kadar petrol fiyatları bakalım kaça çıkacak? Suriye'deki PYD'cilerin ilan ettikleri federalizmin akıbeti ne olacak? Bir huruç harekatıyla alamayacağını fark edecek olan Erdoğan; elindeki kartları nasıl dağıtacak?