12 değil 12 bin yıl verseniz yetmez...
Bütün "dev dalga"lar boşuna onun nöbetine "tesadüf(!)" ettirilmemişti;
Lakabı "Balyoz rekortmeni"ydi; "Ergenekon" dahil, kumpas sürecinin o güne kadar ki en yüksek tutuklama oranına imza atmış ve tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen 34 askerin 33'ünün tutuklanmasına karar vermişti.
Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, 6. Kolordu Komutanı Nejat Bek, Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Yurdaer Olcan, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu'nun da bulunduğu 102 askerin tutuklama kararına imza atanlardan biriydi.
***
21 Eylül 2012...
Özel Yetkili İstanbul 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Balyoz iftirası kapsamında yargısız infaz ettiği 365 sanık hakkındaki kararı okuma "onuru(!)" ona verilmişti:
Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Özden Örnek...
20'şer yıl hapsine...
Engin Alan, Bilgin Balanlı, Abdullah Can Erenoğlu...
18'er yıl hapsine...
Sanıkların, "ömür boyu"kamu hizmetlerinden yasaklanmasına...
Sanıkların, tutuklu kaldıkları süre boyunca "babalık ve kocalık"sıfatının verdiği haklardan mahrum bırakılmasına...
***
Türk Ordusu'nda yol açtığı tahribat...
Türkiye Cumhuriyeti'nin "devlet felsefi"nde yol açtığı tahribat...
Türk Milleti'nin ortak paydalarında yol açtığı tahribat...
Kanına girdikleri, "kul hakkı"...
Hepsini bir kenara koyun;
Sadece o günün hesabını ödemeye kalksa...
Okuduğu her bir isim, her bir cezadan sonra sinir krizi geçiren, fenalaşan, bayılan, feryat figan eden her bir evladın, her bir annenin, her bir eşin "ah"ının bedelini ödemeye kalksa...
12 değil 12 bin yıl yetmez.
Ama yine de, Balyoz'da, "FETÖ" adına "sahte, hukuka aykırı delillere dayanan kurgu yargılama" yapmış olmasının, Ali Efendi Peksak adlı hâkim görünümlünün "suçları" arasında sayılmış olması bile bir merhale;
Bugün, hâlâ, kimi iktidar sahiplerinin, "kumpas" itirafına, 15 Temmuz alçaklığına rağmen "Balyoz" için "sapına kadar gerçekti" diyebildiklerini düşününce, hayli önemli bir merhale.
Darısı, bütün özel yetkili "zulümdar"ların sadece "kumpas"taki rollerinden, Beşiktaş ve Silivri'de imza attıkları hukuksuzluklardan dolayı da yargılandıkları günlere...
Efendi efendi cevapla şimdi...
"Millî orduya kumpas"ta en aktif rolü üstlenen hâkimlerden Ali Efendi Peksak, "FETÖ" üyesi olduğu iddiasıyla yargılandığı ve "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 12 yıl hapse çarptırıldığı davada kendisini savunurken, kimsenin kendisinde "Somut olarak 'Şu eylemi yaptın' demediğinden" yakınmış, hakkında "Toplanacak delil olmadığını" ileri sürmüş, "FETÖ/ PDY'nin terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş bir delil yoktur. Savcı, hakkımda kaçacak olacağım şüphesiyle tutukluluğumun devamını istedi. Kaçacak olsam hakkımda 2014 yılında soruşturma olduğunda kaçardım" demişti.
İçeride ne kadar "tutulabilecek(!)" bilemiyorum ama cezaevinde geçireceği sürede bu soruların cevabını kendi kendine vermeyi bir denesin bence (kimse duymayacak neticede):
NATO Uluslararası Askerî Karargah (IMS) Lojistik ve Kaynaklar Başkan Yardımcısı iken hakkında yakalama emri çıkartılınca Türkiye'ye gelerek teslim olan ve tutuklanan Tuğgeneral Hakan Akkoç'un "kaçma şüphesi" mi vardı?
Basra Körfezi'nde görevli iken hakkında yakalama kararı çıkartılınca Türkiye'ye gelerek teslim olan ve tutuklanan Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul'un "kaçma şüphesi" mi vardı?
Yeni Zelanda Askerî Ataşesi iken hakkında yakalama kararı çıkartıldığını öğrenince teslim olan ve tutuklanan Kurmay Albay Murat Ataç'ın "kaçma şüphesi" mi vardı?
5 yıl "tutuklu" kalan Tuncay Özkan'a, savcı yahut herhangi bir mahkeme üyesi "somut olarak şunu yaptın" demiş miydi?
Tahliyesine ısrar ve inatla direndiği Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın "kaçma şüphesi" mi vardı?
Yandaş medyaya "ETÖ" manşetleri attırdıkları günlerde "Ergenekon'un bir terör örgütü olduğuna dair hangi kesinleşmiş delil vardı"?
SORU-YORUM
AK Parti'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nihat Zeybekçi'nin dediğine göre, seçim kampanyasını "ideoloji" üzerine kurgulayanlar, "ideolojik polemik"ten medet umanlar, konuşacak başka bir şeyleri olmadığı için, başarısızlıklarını, projesizliklerini filan gizlemek için böyle yapıyorlarmış. 7/24 "Ce-Ha-Pe zihniyeti"ne hakaret edenler de dahil mi?