Deprem bölgesinde bir bu eksikti. Toprağa sızdı

Deprem bölgesinde bir bu eksikti. Toprağa sızdı

Depremin etkilediği illerde tarım arazilerine sızan asbest hem tarımın geleceğini hem de insanların sağlıklarını tehdit ediyor.

Yaşanan depremlerden sonra enkazların kaldırılmaya başlanmasıyla birlikte kamuoyu ‘asbest’ kelimesiyle çok sık karşılaşmaya başladı . Asbest, beyaz toprak olarak da bilinen, ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, lifli yapıda bir mineraldir.

İnşaatlarda kullanılan ancak 2010 yılında çıkarılan yönetmelikle kullanılması yasaklanan asbest, bu tarihten önce yapılan evlerin yıkılmasıyla birlikte doğaya ve toprağa karışmaya başladı. Deprem bölgesini ve tarımı doğrudan tehdit ediyor.

Dünya Gazetesi’nin haberine göre konuyla ilgili kendilerine konuşan Temiz Atık Derneği Başkanı Esra Kara şunları aktardı: “Asbest inşaatlarda o kadar çok var ki, sıvada, çatıda, kolonda. Her yerde kullanıldı. Şimdi bu asbestin olduğu enkazın tarım alanlarına yakın bölgelere, hayvanların otladığı bölgelere asla atılmaması gerek” dedi. Kara, deprem enkazındaki asbestin yeraltı sularını da zehirleyeceği uyarısı yaptı.

Hatay Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Çiğdem Kıral ise bölgenin tarımda önemli bir ağırlığı olduğunu vurguladı ve tarım alanlarının asbeste maruz kalacağından duyduğu endişeleri dile getirdi. Kıral, “Özellikle Antakya''da enkaz kaldırılırken ortaya çıkan asbest hem tarım topraklarımızı hem de yeraltı kaynak sularımızı olumsuz etkileyecek. İvedilikle enkaz ve moloz taşıma işinin doğru şekilde yapılıyor olması gerek, bu durum yapı şirketlerinin önceliği olmalı” dedi.

TEMİZ SU KAYNAKLARI DA TEHLİKE ALTINDA

Tehlikeli Madde Uzmanı Kenan Yıldız durumun sanılandan vahim olduğunu belirtti. “Herkes yeraltı sularını vurguluyor ama temiz su kaynakları da büyük tehlike altında” diyen Yıldız’ın verdiği bilgiye göre asbestin yanı sıra bölgede ağır bir kurşun oksit kirliliği de yaşanıyor. “Türkiye’de boyalarda kurşun oksit kullanımı yasak olmadığı için o bölgedeki hemen hemen tüm duvarlar kurşun oksitli boyalarla boyalı. Bu zehirli madde enkazla birlikte tarım topraklarına gidince yediğimiz marulla, içtiğimiz inek sütü ile bize ulaşacak.”

Bundan sonraki süreçte ne yapılması gerektiğini anlatan Yıldız enkazların sulanması gerektiğini söyledi. Yıldız,  ‘’temiz su ile olmasına gerek yok, deniz suyu çekilerek de sulama yapılabilir. İkincisi bölgede çok sayıda mühendis var, bu mühendisler gözle kontrolle asbestli enkazları işaretleyebilir, tehlikeli atıkların olduğu enkazla olmayanlar ayrı yerlere dökülebilir. Çünkü tüm enkaz karıştığında tamamı zehirli hale geliyor.”

ENKAZ KALDIRMADA ACELE EDİLİYOR

Çukurova Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sedat Gündoğdu da tehlikenin büyüklüğünün altını çizdi: “Enkaz atıkları nerede bir zeytin bahçesi, bir portakal bahçesi, bir dere yatağı ve nerede bir sulak alan varsa yanına yamacına dökülüyor. Plastik, asbest, ağır metal ve diğer kirleticiler sonsuza kadar besin zincirine karışıyor. Enkazı kaldırmak için acele ediliyor.” Gündoğdu önce enkazda hiçbir cansız beden kalmadığından emin olunması, daha sonra özellikle beyaz eşyaların çıkarılıp yönetmeliğe uygun enkaz kaldırma işlemi yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Gündoğdu, “Bölgede hayatta kalanların enkaz nedeniyle zehirlenmesinin önüne geçilmeli” uyarısının altını çizdi.

İlgili Haberler