“100 yılın hesaplaşması”
Katılanların aktardığına göre “100 yılın hesaplaşmalarıyla karşı karşıyayız” diye başlamış Ahmet Davutoğlu Dolmabahçe’de “seçilmiş basınla” sohbetine. Kendine pay çıkaran yayın yönetmenlerinden biri “Ben de işte bu yüzden ‘son istiklal savaşı’ifadesini özellikle kullanıyorum” diye geriniyordu dün;
“...bugün yaşananların Birinci Dünya Savaşı sonrası ikinci dizayn olduğunu ve bizim yüzyıl sonra ilk kez bağımsızlık mücadelesi verdiğimizi düşünüyorum.”
* * *
Bir bağımsızlık mücadelesi verdiğimize/vermemiz gerektiğine ne şüphe!
Bağrımıza saplanan kurşunlar hâlâ zifte bulanık olduğuna göre, bütün bu hançer yaralarının “100 yıllık bir hesaplaşmaya” dahil olduğuna da itirazım yok. Keza, 13 yıl boyunca iktidarın bizzat bu hesabı dürmek üzere Cumhuriyet’e musallat edildiğini savunmadık mı bu gazetede!
Ancak iş bu hesaplaşmada kimin hangi safta yer aldığına gelince orası biraz karışık işte...
Bu “son istiklal savaşı” dediğiniz, kârlı sandığınız kanlı oyuna ne zaman başladınız?
Kendi taifenizin ifadesiyle “üst akılla anlaştıktan sonra”!
“Üst akıl” ABD oluyor burada!
Böyle olunca da iyice karışıyor tabi benim kafa...
Malum Ata’mızın sözü bile var:
“Hangi istiklâl vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin plânlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir...”
* * *
ABD’nin Orta Doğu levyesi olarak “Türk İstiklal Savaşı” verilemeyeceğine göre, söyleyin bakalım;
İstiklal mi yoksa istikbal savaşı mı giriştiğiniz?
Kimi kimden kurtarmaya çalıyorsunuz?
Emperyalistler 100 yıl önceki ülküleri uğruna, 100 yıl önceki cephelerindeler;
Peki ya siz?
İktidar sahipleri?
Birinci Dünya Savaşı ve akabindeki trajedinin hangi cephesindesiniz?
Sormazsak tarih affetmez;
Yine “gaflet, dalalet ve ihanet içinde” olabilir misiniz?
* * *
“Amerikan üst aklı(!)”, “Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç bırakmamak için Orta Doğu’da ulusallık ve ulusal kimliğin yok edilmesini, bunun için de Orta Doğu’nun Osmanlılaştırılmasını” savunduğuna;
Ve...
“Cumhuriyet kavramının çok fazla bir mana ifade etmediğini” düşünen, Türkiye Cumhuriyeti’nin ideolojisini “ırkçı, asimilasyoncu ve baskıcı” olarak tanımlayan, “adem-i merkeziyetçi” yeni bir yapı arzulayan, aslen Soros’un teklifi olan “ideolojisiz Anayasa/ideolojisiz devlet” modelini savunan günümüz iktidar sahipleri de bu “tez”e dört elle sarıldığına göre, sorgulamazsak tarih affetmez:
Kimin tarafındasınız?
* * *
“Ecdad” varsaydıklarınız, Tanzimat Fermanı’nı “batılı dostlarımızın bizi Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın şerrinden koruyabilmesi için tasarlanan hayırlı düzenleme”, Islahat Fermanı’nı “çökmekte olan devleti kurtuluş senedi”, bir işgal davetiyesinden farkı olmayan Mondros Mütarekesi’ni onuruna hatıra pulları dahi basılan bir “bayram” olarak yutturduktan sonra “son istiklal savaşı” dediğiniz de modern zamanların Sevr’i olabilir pekala!
Konum bildirin;
Madem savaşıyorsunuz cephenizi tarih edin; cephanenizi görelim!
* * *
Öyle ya...
100 yıl önce “Türk’ün İstiklal Savaşı”nı vermek üzere yola çıkanlar” “Mel’un”du, ” çoban köpeğine benziyor “du, “nadan, idraksiz”di, “dinsiz”di, “kudurmuş kurt”tu, “akılsız türedi”ydi, “sırtlan”dı, “sırmalı haydut “du size göre...
İngiliz beselemesi kiralık katiller saldınız peşlerine;
Anadolu’yu düşmandan, işgalden, istiladan arındıramasınlar diye!
Suikast, iftira, yargısız infaz; idam fetvaları...
Denemediğiniz yol kalmadı baltalamak için verdikleri savaşı!
100 yıl sonra “kafir”in, “deccal”in, “iki ayyaş”ın ordusuna katılma kararı mı aldınız yani?
Biz “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” yerimiz, yurdumuz, fikrimiz, zikrimiz belli;
Böyle diyenleri “terörist” ilan ettiğinize göre siz kimin askerisiniz?
Hz. Muhammed’in “Türk’ü öldürün kanı helaldir” dediği iftirasını yayan hafız atalarınızın, Türklükten istifa eden, hani adına vakıflar kurdurduğumuz Şeyhülislam dedelerinizin mi?
Türk müsünüz diye sorulduğunda mesela;
Nasıl cevap veriyorsunuz?
“Ne mutlu” mu;
“Estağfurullah” mı?
* * *
“Biz Kürtlerin Suriye’deki kazanımlarından neden rahatsız olalım. Rahatsız olsak, Kürtlerin Irak’taki kazanımlarından rahatsız olurduk. Barzani’den rahatsız değilsek Kobani, Haseki’den neden rahatsız olalım...” dedikten sonra kimseyi inandıramazsınız Türk’ün kurtuluşuna savaştığınıza!
Cenaze namazı çoktan kılınan, stratejik derinlikteki bir mezara defni çoktan yapılan bir ütopyanın;
“ Büyük Kürdistan eyaleti “ni de kapsayan “neo-Osmanlıcılık/hamilik” sevdasının tezahüründen başka bir şey değil bu!
İttihad-ıMuhammedi Cemiyeti mi;
Hareket Ordusu mu?
Bir daha düşünün isterseniz!
İşbirlikçiliğin bedelini 100 yıl önce çok ağır ödemiştiniz;
Yine ödersiniz!
Yapmayın derim;
Bir “fani”nin gazabından korkunuza kendi kendinizi yakın, ne memleketi...