Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 83. ölüm yıl dönümünde bütün yurt genelinde saat 9’u 5 geçe 2 dakikalık saygı duruşu ile bir kez daha anılacak ve bayraklar yarıya indirilecek.
10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe çalacak olan siren seslerinin hemen ardından saygı duruşunda bulunulur ve hemen ardından da İstiklal Marşı okunur.
10 KASIM SİREN SESİ
Okullarda düzenlenen bayrak törenleri, bayrağı yarıya indirecek öğrenci ile gönderin sağında ve solunda bayrağa dönük olarak duran iki diğer öğrencinin, "hazır ol" da bayrağı selamlaması ile başlamaktadır. Saat 09.05''te gelen siren veya boru sesi eşliğinde meşaleler yakılır ve katılımcılar iki dakikalık saygı duruşunda bulunur.
10 Kasım haricindeki saygı duruşlarında bu süre sadece bir dakikadır. Saygı duruşunun hemen ardından gönderde çekili duran bayrak, İstiklal Marşı eşliğinde ağır ağır yarıya indirilir. Marşın bitimi ve görevli öğretmenin "rahat" komutu ile bayrak töreni tamamlanır.
10 KASIM SAYGI DURUŞU NEDEN 2 DAKİKA?
Her 10 Kasım’da saat 09.05’i gösterdiğinde büyük bir hasretle andığımız Atatürk’ümüz bilindiği üzere bütün dünyaca saygı duyulan bir isim. Hatta öldüğü zaman yabancı ülkelerdeki siyasîlerden, kurumlardan, makamlardan da üzüldüklerini bildiren mesajlar geliyor. Ülkemizde diğer saygı duruşlarının 1 dakikalık sürede yapılıp Atatürk anmalarında 2 dakika olmasının nedeni ise Atatürk’ün ‘’En Büyük Türk’’ olmasından ileri geliyor.
İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk''a tapan, milletimin istiklal!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va''dettigi günler hakk''ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na''şım;
O zaman yükselerek arsa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk''a tapan, milletimin istiklal!
Mehmet Akif Erso