10 bin euro bulamayan ya şehit olacak ya gazi
Temcit pilavına dönen bedelli askerlik konusu yeniden gündeme geldi.
Aslına bakılırsa, gündemden hiç düşmemişti. Sadece ‘fakir fukara’ vatan evlatları sapır sapır toprağa düştüğü için rafa kaldırılmıştı.
Hükümetin başındaki zatın açıklamalarına bakılırsa dosyanın ‘olgunlaşması’ için zaten bir çalışma yürütülüyormuş. Ama bugün, ama yarın ‘tuzu kuruları kurtaracak’ formül kısmen basına yansıdı.
- “Bastır 10 bin euroyu, yırt askerlikten!”
Anlaşıldığı kadarıyla dosyanın ikmalini geciktiren noktalardan biri de yaş sınırı.
Bedelli için yaş sınırı ‘30 ve üstü mü’ olacak, ‘28’li yaşlar’ ve daha üstünü de kapsayacak mı?
Bu konu hakikaten kritik, zira ‘gelecek paranın’ miktarı yaş sınırına bağlı olarak katlanıyor.
Şayet yasa çıkar da bedelliden beklenen gelir elde edilirse, bu paralar ‘depremzedeler’ ile ‘şehit yakınları’ve ‘gaziler’ için harcanacakmış!
“Acılardan servet üreten mantık” diye tanımlamıştı bu tür girişimleri rahmetli bir dostumuz.
Düşünün ki, ‘kalantor’ babasının cüzdanı sayesinde vatan görevinden yırtan ‘sırım’ gibi biri, kolunu kaybetmiş bir gazinin karşısına dikiliyor:
- “Hadi yine iyisin çorba paran
benden.”
‘Kahpe kurşunu’ ile yıkılmayan o yiğit insanları, böylesi bir ‘hakaret’ kadar daha ne ezebilir?
***
Hadi, her şeyi iyi niyetle değerlendirip, biraz da yüreklere su serpmek için şöyle düşünelim:
- “Yahu bu ensesi kalınların çocukları askere gitseler bile zaten askerlik yapmıyorlar ki. ‘Rapordu’, ‘yalı komandoluğuydu’, ‘koğuşların tefrişatıydı’, bir şekilde zaman doldurup sonra sivil hayata dönüyorlar. En azından birer kılları koparılsın da, millete bir faydaları dokunsun.”
Gelin görün ki, kimsenin artık bu düşünceye inanacak mecali, takati yoktur.
Daha dün hükümetin başı ‘deprem
vergisi’ diye bir şey almadıklarını, o vergilerin sadece 1999 yılında toplandığını açıklamadı mı?
Yarın kalkıp da “Yahu nereden çıkardınız bedelli parasını” derlerse ne yapılacak?
Şüphe götürmeyen bir şey var. Bu iktidar ve benzer zihniyetteki yandaşları, işadamları, vakıfları, dernekleri ‘paranın kokusunu’ almakta, milli bakiyelerimizden kendilerine ‘kaynak’ üretmekte hayli mahir.
Kafaya koydular mı eninde sonunda yaparlar.
Hele mevzubahis olan ‘para’ ise.
***
Daha düne kadar ana muhalefet partisinin aynı yöndeki çalışması için demedik laf bırakmayanlar, bugün bir kez daha vatandaşı ‘ters köşeye’ yatırmak için kolları sıvadılar.
Şehit vermemiş mahallesi, köyü bulunmayan bir vatan coğrafyasında seçim dönemi kapı kapı dolaşıp da “Bedelli askerlik yasası hazırlıyoruz” diyemezlerdi.
Birkaç ay beklemeleri, hadiseyi ‘soğumaya’ bırakmaları ondan. Şimdi önlerinde ‘uzun bir süre’var. Yasayı çıkartıp parayı toplar, bir dahaki seçime kadar ‘milletin unutmasını’ beklerler.
Unutur da bu millet. Neleri unutmadı ki?..
Mesela, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” buyurdular, halkımız unuttu.
Aslına bakılırsa, tespitleri doğru. Gerçekten de askerlik ‘yan gelip yatma yeri’ değil.
Eğer öyle olsaydı, ‘tohuma kaçmış’ tosuncuklar ‘bedelli’ çıksın diye yırtınır mıydı?
Gider paşa paşa “yan gelip yatar”, sonra da güle oynaya evlerine dönerlerdi.
***
Evet, askerlik yan gelip yatma yeri değil. İşin ucunda ‘şehitlik’, ‘gazilik’ de var.
Koç gibi yiğitler bunu bilerek elleri kınalı, dudakları dualı, kışlanın yolunu tutuyor. O yüzden şehit ana ve babaları “Vatan sağolsun” diyor.
Ama kimileri “Bana ne bu ülkeden, bu bayraktan” diye yüksek sesle konuşamadığı için, “Bedelli” sloganları atıyor.
Netice-i kelam, cüzdanı şişkin olanlar “yan gelip yatmaktan” sarfı nazar ediyor.