1 Köy, 4 Adam, 6,5 Darbe
Şimdi "FETÖ" diye anılan yapının millî orduya kumpas kurduğu süreçten geriye yığınla acı, adaletsizlik-vicdansızlık hatıraları, mezar taşları ve bir de dev bir kütüphane kaldı.
O zulüm günleri Türkiye'ye kalemi keskin mi keskin yazarlar da kazandırdı;
Onlardan biri Mustafa Önsel.
Davaları yazdığı Beşiktaş'ta Sırtlan Pususu, Silivri'de Firavun Töreni, Casusluk Kumpası üçlemesinden sonra Ağacın Kurdu kitabıyla 15 Temmuz'un gelişini bas bas bağırmış; Aşil'in Topuğu'nda da "o gece"yi bütün detaylarıyla anlatmıştı.
1 Köy, 4 Adam, 6,5 Darbe son kitabı; yine iddialı.
***
Bu kez, aynı köyden, apayrı ideolojik taraflara savrulmuş, darbelere karışmış/karıştırılmış, çatışmış, cezaevine girmiş, işkence görmüş, mesleğinden olmuş 4 hemşehrisinin; Halistin Kukul, Ziya Yücesan, Hayrettin Kalaycı ve Yusuf Kukul'un hikayelerini aktarıyor Önsel; kendi ağızlarından...
"Biz haklıydık"lara başvurmadan, yaraları kaşımadan ama gerçekleri de saklamadan...
Bunu yaparken o günlerin iklimini de hatırlatıyor detaylarıyla;
Risale-i Nur'ların serbestçe basılmasına izin veren ve kağıt tahsisi yapan Menderes'in Elmadağ ziyaretinde iki tuğralı yeşil bayrakla karşılanmasını...
Sızıntı dergisinin 1980 Eylül sayısında, Fetullah Gülen'in "Hızır gibi yetişen Mehmetçiğe selam olsun" yazısıyla darbeyi nasıl alkışladığını...
Korkut Özal'ın (hani bugün CHP-Saadet ittifakına imkânsız damgası vuruyorlar ya) "solcu arkadaşlar biz sizinle ittifak yaparız" çıkışını mesela...
***
Beni en çok etkileyen, 68'deki, 78'deki kimlikleriyle birbirleriyle ölümüne kavgaya tutuşmuş insanların 2013'te "kumpas"a karşı buluşması "Sessiz Çığlık"ta:
"Eski Ülkü-Bir üyesi emekli öğretmen Yusuf Yılmaz, Atsız'ın "Kahramanlık"; eski TÖB-DER üyesi emekli öğretmen Erdinç Kalay hançeresini yırtarcasına Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye şiirini okuyor...
Konuşmalardan sonra emekli vaiz Mustafa Günaçtı, Atatürk ile ilgili övücü cümleler sarf ediyor, dua ediyor ve eylem sona eriyordu..."
***
Son tahlilde kitap;
"Emperyalizm bundan sonra da solun, sağın, sivil toplumun, tarikat, cemaat vb. oluşumların içine sızacak, istediği gibi yönlendirme gayretinde bulunacaktır.
Burada önemli olan bizim ne yapacağımızdır.
Öncelikle, bizi asla kullanamazlar saçmalığından vazgeçmemiz gerekir...
Emperyalizm her yere sızar. Sizin renginizi alır. O en büyük bukalemundur...
Bu konuda bütün oluşumlar şüpheci olmak zorundadır; şüphecilik bu savaşa hazır olmanın ilk maddesidir.
Savaşa hazır olmayan barışı koruyamaz..." mesajı veriyor ve "iç cepheyi güçlendirmeyi" öğütlüyor okura...
***
"CIA, Türk milliyetçilerinden nefret eder..."
Önsel'in kitabını okurken altını çizdiğim bölümlerden biri; Hayrettin Kalaycı anlatıyor:
"Türkeş, bazı şeyleri siyaseten kamuoyu önünde söylemez ama bizim gibilere yüz yüze söyleyerek o tür şeylerin tabanımız tarafından bilinmesini isterdi. Bunlardan en ilginci, 1992 yılında Ordu'da bana söyledikleridir.
O gün ülkücülere kanca takmak için yarışan bugünkü kadar gündemde olmayan iki cemaatten, dini oluşumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti.
Elini, göğsünün üzerinden sağdan sola tırpanvari bir şekilde hareket ettirerek, 'CIA aslında Türk Milliyetçilerinden nefret eder, kontrollerindeki bu dini görünümlü cemaat ve tarikatlarla bizi böğrümüzden biçmek istiyorlar' demişti.
Bahsettiklerinden biri bugün FETÖ diye anılan Fetullah cemaati, diğeri Menzil idi.
Fetullah Gülen cemaatinin bizzat CIA'nın kontrolünde bir grup olduğunu, bunlara karşı çok dikkatli olmamız gerektiğini ifade etmişti.
Menzil diye anılan grubun da adı geçen gizli servisle içli dışlı olduğunu söylemişti..."
***
BUÇUK...
"Buçuk darbe de neymiş" diye soruyorsanız... Önsel, "Başbakanlık Müsteşarı olarak fiilen Başbakanlık yapan Türkeş'in evi basılıyor, kapısı kırılarak arama yapılıyor, diğer MBK üyeleriyle gözaltına alınıyor; iktidardan alaşağı ediliyor" diyerek, 27 Mayıs darbesinden sonra 14'lerin tasfiye edildiği 13 Kasım toplantısını da katıyor "darbeler" arasına...
***
GÜNÜN SÖZÜ
"Geri ile yarışa çıkılmaz, halifeliğe padişahlığa kadar yolu vardır."
Falih Rıfkı Atay
***
SORU-YORUM
Başta Başbakan'ın olmak üzere dün gün boyu verilen 28 Şubat hükümleri -hâlâ devam eden bir dava olduğunu düşününce- yargıya müdahale olmuyor mu?