1 Kasım seçimleri sivil darbeye "hayır" seçimleridir...
"Sevgili Vatandaşlar; Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır..."
Yukarıdaki satırlar 27 Mayıs Darbe sabahında radyodan okunmuştu, darbeyi tebliğ ediyordu millete.
Aşağıdaki satırlar da yine 12 Eylül darbesinin millete duyurulma metniydi...
"Yüce Türk Milleti,
Hepiniz tarafından yakinen bilinen daha birçok sebeplerden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin ve milletin bütünlüğünü, milletin hak, hukuk ve hürriyetini korumak, can ve mal güvenliğini sağlayarak korkudan kurtarmak, refah ve mutluluğunu sağlamak, kanun ve nizam hakimiyetini, diğer bir deyimle devlet otoritesini tarafsız olarak yeniden tesis ve idame etmek gayesiyle devlet yönetimine el koymak zorunda kalmıştır. Bugünden itibaren yeni hükümet ve yasama organı kuruluncaya kadar muvakkat bir zaman için yasama ve yürütme yetkileri benim başkanlığımda, Kara, Deniz, Hava Kuvveti Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı'ndan oluşan Milli Güvenlik Konseyi tarafından kullanılacaktır.."
Darbe başladığında askerin ilk işi TRT'yi basmak ve darbeyi duyurmak oluyordu...
Herkes şunu anlıyor ve biliyordu artık okunan bildiriyle; demokrasiye ve siyâsete ara veriliyordu, artık darbeyi yapan irâdenin hükmü geçerliydi. Ne yapacaklarını da bir bildiriyle tebliğ ediyorlardı. Yani darbe hukuku yürürlüğe giriyordu ve darbeciler de bunu zaten açıkça ilan ediyorlardı... 'Koruma ve kollama' vazifelerini ifâ ettiklerine inanan darbecilerin çaldığı düdük siyaset oyununa ara veriyordu..
Sonrası tufandı ve darbeler karabasan gibi çöküyordu ülkenin tepesine...
Şimdi ne oluyor ülkede? Seçilmiş, sandıktan çıkmış bir iktidar zümresi darbe hukuku uyguluyor.
Haklarında açılan hiçbir soruşturmanın yürümesine izin vermiyor.
Yargıyı esir alıyor.
Hukuku rafa kaldırıyor.
Ülkenin bütünlüğüyle oynuyor.
"Analar ağlamasın" diyerek vatanın ekmeğine kan doğrayanlarla pazarlık
masalarına oturuyor, tek başına iktidarın çıkmadığı seçimlerden sonra "analar
ağlıyor" diyerek oy istiyor, 'Beyaz Toroslar ve terör'le tehdit ediyor.
İktidârının meşrûiyetini elinden alan 17-25 Aralık soruşturmaları sebebiyle husûmet beslediği bir medya grubuna baskın yapıyor, gazetelerin yayınlarını durduruyor, televizyon ekranlarını karartıyor, bir sermâye grubuna kayyum atıyor.
Darbe hukuku uyguluyor. O kadar ki, 12 Eylül darbesinin Sıkıyönetim Mahkemesi Hâkimi Ali Fahir Kayacan bile bugünkü uygulamaların kendi darbe dönemlerinde bile olmadığını söylüyor.
İşte yarın yapılacak seçimlerde oylanacak olan bu uygulamalardır bunlar, darbe hukuku oylanacaktır yarın.
AKP'nin tek başına iktidar olma ihtimali bu sivil darbenin kökleşmesinden başka bir anlam taşımayacaktır. AKP'ye verilecek her oy buna hizmet edecektir. AKP'ye oy verme özgürlüğü, kurbanın kasabını seçme özgürlüğüdür, başkaca bir şey değildir.