Ziya Gökalp ve din
Ünlü ilim ve fikir adamı Prof. Dr. Erol Güngör, 34 sene önce bugün hayata gözlerine yummuştu. Lise yıllarında Töre dergisindeki makaleleri dikkatimi çekmişti. Yutar gibi okurduk.
Din satıcıları, kendileri gibi "Tek Adam"a kapılanmayanları kâfir görenler, kişiyi ilâhlaştıranlar; topluca söylersek Cahiliyeciler, İslâmı ifsat ettiler. Ne yazık ki, halkı Kur'ân ışığında aydınlatması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı, din icatçısı Cemaatlerin neşv ü nemâ alanı, müfsitlerin oyuncağı oldu. Dinimize en büyük zararı, insanları tefrik eden, kula kulluk etmeyenleri kendilerinden saymayan "İslâmcı" iktidar verdi.
Erol Güngör'ün "Ziya Gökalp ve 'Türkçülükte Din' Meselesi" başlığı altında ele aldığı Ziya Gökalp'in din hakkındaki tespitleri üzerinde duracağız. (1923'ten önceki fikirleri).
Erol Güngör, "1) Gökalp dinin cemiyetteki yeri hakkında ne düşünmektedir? 2) Gökalp İslâm dininin Türk cemiyeti içindeki yeri hakkında ne düşünmektedir?" sorularının cevabın arar.
Gökalp'a göre bir cemiyetin hayatı birtakım kıymetler etrafında yapılan faaliyetlerden ibarettir: En aşağıda iktisadî kıymet (ucuz-pahalı), sonra ilmî kıymet (doğru-yanlış), sonra estetik kıymet (güzel) ve en yukarıda da ahlâkî kıymet bulunur.
Başka bir kıymet daha vardır ki, bütün manevî kıymetleri ihtiva ettiği gibi, ahlâk da onun içindedir, dolayısıyla en yüksek sosyal kıymet odur; mukaddes kelimesi ile ifade edilen dinî kıymet.
Gökalp: "Ahlâk bir insanı ancak fazilete kadar yükseltebilir, din ise evliyalık nâmını verdiğimiz kutsal makama çıkarır." der.
Gökalp "Türklerin ümmet mefkûresi İslâmlıktır." dedikten sonra, bir ümmet programı ortaya koyar:
- Bütün İslâm milletleri arasında ortak olan Arap harflerini değiştirmeksizin muhafaza etmek,
- Bütün İslâm kavimlerinde terimlerin ortak bir hâle getirilmesi için İslâm ümmeti arasında terminoloji kongreleri toplamak ve terimleri Türkçeden, Arapçadan ve kısmen de Fransızcadan yapmak.
- Bütün İslâm kavimlerinde ortak bir terbiyenin kurulması için terbiye kongreleri toplamak.
- Bütün İslâm kavimlerinin müftü teşkilâtları arasında daimî bir bağ vücuda getirmek.
- İslâm ümmetinin sembolü olan hilâlin kutsallığını muhafaza etmek.
Gökalp'ın ümmet programı siyasî değil, tamamen kültürel mahiyettedir. Zaten o milliyet fikrinin bütün İslâm kavimlerine hâkim olmasını ve onların ayrı birer millet meydana getirmelerini, ancak din bağı dolayısıyla aralarındaki "ümmet" bağlantısını korumalarını istiyordu.
Asıl husus şu: Gökap ümmet teşkilâtının liderleri olarak sadece İslâm ilimleriyle meşgul olan müderrisleri [âlimleri] alıyor. İslâmiyetin akıl ve hürriyet esaslarına dayandığını, taklitçiliği ve dinî esareti kabul etmediğini söyleyerek tarikat ehlini ve dolayısıyla tekke teşkilâtını ümmetin dışında bırakıyor. Diyor ki: "İslâm ümmeti bir tekkeler [Cemaatler. A. T.] konfederasyonu değil, bir medreseler müttehidesidir [birliğidir]."
Gökalp, Ali Ekber Sâbir'in (1862-1911) "harda [nerede] müselman görürem gorhuram [korkuyorum]" dediği, din bezirgânı softaların yetişti medreseleri değil, bugünkü anlamıyla üniversiteleri kastediyor.