Zirve mi zırva mı?

Hasan Bey, aziz kardeşim iş mi senin yaptığın?

Evet, sana soruyorum İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani.

Dünya diplomasi tarihinde ikili, üçlü görüşmelerin, zirve toplantılarının canlı yayınlanması, hatta basına açık olması bugüne kadar görülmemiş bir yöntemdi ki neden bu müthiş işe imza attın?

Ev sahipliğinde düzenlediğin Tahran zirvesinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'i alışılmamış müthiş bir "acem hamlesi" ile canlı canlı ağırladın.

Önce 49 yıllık bir gazeteci olarak sana teşekkür edeyim ki bu zirveye katılanların görüşlerini baştan sona izleme şansı verdin İranlılara, Ruslara, Türklere ve biz gazetecilere.

Çünkü bu canlı yayın olmasaydı toplantı sonrasında bizim yandaş medya neler yazardı neler bilir misin?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın zirveye damga vurduğunu, senin ve Putin'in hayran kaldığını... Gazeteler neler yazdılar neler ki bazı örnekleri de vereyim;

- Türkiye: Canlı yayında insanlık dersi,

- Milliyet: Silahı bırakın, (sanki tek bir silah söz konusu, silahları bırakın olması lazımdı.)

- Star: Dünyaya insani hassasiyet dersi,

- Sabah: İdlib'in kan gölüne dönmesini istemiyoruz,

- Yeni Şafak: Siyasi süreç çökmesin,

- Akşam: Başkan ateşkes istedi Rusya ve İran izledi,

- Vatan: Ateşkes şart,

- Aydınlık: Bütün teröristler silah bıraksın,

- Cumhuriyet: Naklen İdlib çatlağı.

Cumhuriyet gazetesinin yönetimi tam ısınamamış olacak ki, "zirve mi zırva mı?" başlığı atamamış.

Neyse Türk medyasının yandaşlığını bildiğinden olacak ki Ruhani işte bu acem hamlesini yaptı ve Tahran Zirvesini dünyaya canlı yayınla izlettirdi.

Hasan Ruhani'yi kısaca tanıtayım. Siyasetçi, din adamı, hukukçu ve cumhurbaşkanı. Ilımlı ve pragmatist bir lider olan Ruhani, 2013 İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %50'nin üzerinde oy alarak İran'ın 7. cumhurbaşkanı oldu.

Erdoğan ile Ruhani'nin benzer yanları var. Her ikisi de siyasetçi her ikisi de din adamı, her ikisi de pragmatist, her ikisi de Cumhurbaşkanı, her ikisi de %50 oy alarak seçildi.

"Lafügüzaf yeter" dediğinizi duyuyor ve konumuza dönüyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan canlı yayında her iki lidere, "Nusra olsun, HTŞ olsun, hepsi için bir defa silahı bırakın. Silahı bırakın ki buraya sulh gelsin. Bu çağrıyı zirveden yapmış olalım" dedi.

Rusya Başkanı Putin, "teröristleri muhatap almayız" diyerek bu görüşe destek vermedi.

Tahran zirvesinden bir gün önce Rus uçakları havadan, Esad'ın askerleri karadan İdlib'deki teröristlere karşı saldırıya geçtiler ki Erdoğan'ın bu öneriyi yaptığı saatlerde de Ruslar ve Suriye ordusunun İdlib'e askeri müdahalesi devam ediyordu.

Erdoğan baktı ki Putin ve Esad ateşkes yapmayacaklar bu kez iki öneri daha yaptı.

- "Silahları bıraksınlar,

- İdlib'in denetimi ılımlı muhalefete geçsin,

- Fırat'ın doğusu PYD/ABD güçlerine bırakılmamalı.

Bu arada canlı yayının diğer bir faydasını da yazayım.

Daha zirve tamamlanmadan Erdoğan konuşmasında, "Zirve sonunda açıklanacak 12 maddelik bildiriye ateşkesi ekleyelim" dedi.

Demek ki zirve zırva imiş ki zaten 12 maddelik bildiri çoktan hazırmış. Yani sarf edilen sözler değil önceden üzerinde çalışılan konular çoktan bildiri haline getirilmiş.

Neyse bu konuda yorumu sizlere bırakayım ve Erdoğan'ın diğer önerisine geçeyim.

Erdoğan, "İdlib'in denetimi ılımlı muhalefete geçsin" diyor ama ne Ruhani ne Putin bu öneriye destek vermiyorlar ki bu öneri de bildiride yer almıyor.

Erdoğan'ın "Ateşkes, silahları bırakma ve İdlib'i ılımlı muhalefet denetlesin, Fırat'ın doğusu PYD/ABD'ye bırakılmasın" önerileri zirve sonuç bildirisinde yer almıyor.

Çünkü Putin ve Esad onları, "ılımlı muhalefet" diye görmüyor, "ayrılıkçı ve terörist" olarak tanımlıyor. Ayrıca Putin ve Rusya Amerika gibi PYD'yi destekliyor.

Peki, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da imzaladığı 12 maddelik Tahran bildirisinin "çok önemli" sayılacak maddesini biliyor musunuz?

Anlatayım, bildirinin 5. maddesinin ilk bölümünde şu karar var:

"Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını yinelemişlerdir."

İşte Erdoğan'ın 7 yıllık Suriye krizinden sonra geldiği nokta ve kabul edip imzaladığı Tahran zirvesinin en önemli kararı budur.

Hatta CHP'nin, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve akil yorumcuların, "Türkiye, Suriye ile Erdoğan, Esad ile görüşmeden Suriye sorunu çözülemez" görüşünün de tescilidir bu hüküm.

Daha açık anlatayım.

- Askeri çözüm yolu yoktur,

- Müzakere edilmiş siyasi süreç yolu ile Suriye ihtilafı sona erdirilir.

Bugüne kadar, "Esad ile görüşmem, iki ülke arasında görüşmeler yapılamaz" diyen Erdoğan bu bildiriye attığı imza ile Türkiye ile Suriye'nin müzakerelere başlamasının yolunu açmıştır.

Hatta Erdoğan, Esad ile görüşmesinin de yolunu açan karara Tahran Zirvesi sonuç bildirgesinde imza atmıştır.

Tahran Zirvesi canlı yayını ile çok iyi anlaşıldı ki Türkiye-Suriye ya da Erdoğan-Esad zirveleri başlamazsa ne Suriye'deki askeri operasyonlar sona erer ne de 3,5 milyon Suriyeli ülkesine döner.

AKP'lilerin Erdoğan-Esad görüşmesi için "zırva" dediklerini duyuyor ve soruyorum.

Zirve mi zırva mı?

Yazarın Diğer Yazıları