Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Zeytin Dalı Ve Çok Ortaklı Suriye!

Türkiye'nin Zeytin Dalı Operasyonu, 14'üncü gününde, hız kesmeden devam ediyor. Bu arada, Suriye Rejim güçlerinin, Kasım 2017'de isyancı örgütlere karşı başlattığı harekâtın, Rusların da desteğiyle, dün Afrin'e dayandığı açıklandı. Böylece, hem İdlib'teki El Nusra ve Ahrar'uş Şam'ı gibi örgütler kontrol altına alınmış; hem de PKK/PYD/YPG'nin Membiç'le irtibatı ve ikmal yolları kesilmiş oldu. Afrin'i işgal eden PKK/PYD/YPG; batı, kuzey ve doğudan Türkiye; güneyden Suriye tarafından kuşatılmıştır. Sayıları 8-10 bin veya 15-20 bin olarak gösterilen PKK/PYD/YPG teröristleri, köşeye kıstırılmıştır.

Suriye de Afrin'e dayandı; birlikte hareket edilirse, hem zayiat az olacak, hem de kısa zamanda PKK/PYD/YPG yok edilecektir. Ayrıca, Türkiye'nin sınır ve ülke güvenliğine dayanan meşru gerekçesi, tartışılmayacak; Fransa'nın başını çektiği fitnenin ocağı söndürtülecektir. Bunu ciddiye almak zorundayız. Afrin'den sonra sırada Membiç ve Rakka var. Daha sonra Fırat'ın doğusuna gitmeye mecburuz. Aksi halde, Afrin, hatta Memciç'le kuşatılmaktan kurtulamayız. Mesele bütün bölge devletlerine [Suriye, İran, Irak ve Rusya] aittir; birlikte hareket edildiğinde, ülkeleri kanser gibi saran illet defedilmiş olacaktır. İtiraf edelim ki, bunun dışında tek başımıza, hele statüsü tartışmalı, üzerimizde yük gibi duran, ne idüğü belirsiz, ÖSO gibi örgütlerle hiçbir başarıya gidilemez. Allah korusun, ava giderken avlanmak da vardır. Başımız, daha büyük belaya girebilir.

Söylem bir, anlam ve eylem ayrı

Her şey; 1990 Birinci Körfez savaşı ve 2003 Irak'ın işgali başladı, 2011 terörün yükselmesi ve Suriye'nin işgaliyle açıkça ortaya çıktı. Bundan önce de, sadece Müslüman ülkelerle ilgili, ABD merkezli bir Ortadoğu [sözde federasyonu ve bölünmeyi öngören BOP] haritası yayımlandı. Haritanın izahı da: iki dünya savaşından sonra çizilen sınırlar yetersiz kaldı; ihtiyaca göre yeniden çizilip 22 ülkenin bölüneceği, çok açık bir şekilde ilân edildi.

Buna rağmen haritanın sahipleri, eşbaşkanları, emperyalistler ve işbirlikçiler ile hedef ülkeler, bölge devletleri ve fırsatçılar ağız birliği ettiler ve açıktan; "ülkelerin toprak bütünlüğü, egemenliği ve siyasi birliği korunacaktır." şeklinde konuştular.

İfadeler böyleydi, ama, yüklenen anlamlar ve fiiller farklıydı. Birinci gruptakiler [haritanın sahipleri, eşbaşkanlar, emperyalistler ve işbirlikçiler] çok ortaklı devleti [sözde federasyonu]; ikinci gruptakiler [hedef ülkeler, bölge devletleri ve fırsatçılar] milli/ulus devleti ve üniter yapıyı kastediyorlardı. Peki; bölünmeyi savunanla, birlik ve bütünlüğü savunan iki zıt yapının farkı görülemedi mi? Elbette görüldü; zira birinci gruptaki sömürgeciler samimi değildiler dolayısıyla direnişle karşılaşınca muhataplarını aldatmak üzere; ikinci gruptakiler samimi idiler ve böyle bir ifadeyi benimsediler. 18 yıldır sürdürülen bu derin çelişki döneminde, tarihin en ağır bedellerinden biri ödendi ve ödenmekte… Egemenliklere, medeniyetlere ve insanlığa karşı en ağır suçlar işlendi, işleniyor.

Peki, bizim siyasetimiz nerede? Söyleyelim; BOP'da olduğu gibi Irak, Suriye ve Türkiye'de federasyonun [çok ortaklı devletten] yanında. 2003'de PKK muhatap alındı, müzakereler başlatıldı, terör dirildi. Habur rezaleti ve devamında, beş defa Oslo'da KCK/PKK ile, altı defa İmralı'da teröristbaşı ile müzakere edilerek Anayasadan Türk adının çıkarılması, özerk bölge kurumasına dair mutabakat yapılmadı mı? Sonunda; bazı şehirlerimiz orduyu donatacak ağır silah ve patlayıcılarıyla tahkim edilmedi mi? 28.02. 2015'den itibaren örgütün terör ayağı ile mücadele başlatılırken, ideolojisi ve amacı bir kenara koyulmadı mı? Sonuç alınamayışı da bundan değil mi?

Ahmet Takan yazıyor, 2014 "Çözüm süreci" dönemi, iddiaya göre: Genelkurmay Başkanı Necdet Özel... Ayn el-Arap'taki kantona, "Bu oluşum ileride Türkiye'nin başına bela açar ve çok başımızı ağrıtır. Bölgeye kısmi bir operasyon yapalım." der; ama AKP iktidarı reddeder. Hava operasyonu yapmamıza bile müsaade etmezler. Türkiye'den, PKK/PYD'ye yardımcı olsun diye Ayn el-Arab'a geçen Barzani peşmerge güçlerine izin verilir. Özel ve komuta heyeti yeni bir öneri sunar: "Cilvegözü sınır kapımızı bir süreliğine kapatalım. PKK/PYD'nin boğazını keselim." der kabul edilmez.

Deniz Zeyrek yazıyor; iddiaya göre: Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Mayıs 2017 günü ABD Başkanı Trump'a; "Rakka IŞİD'den temizlendikten sonra kentte bölgesel bir yönetim oluşsun ve Rakkalı muhalifler de o yönetimde yer alsın.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozbağ, TRT'de: "Türkiye işgalci değildir, bölgede kalıcı hiç değildir. Bölgenin yönetimi bu teröristlerden alındıktan sonra bölgede yaşayan gerçek sahiplerine bırakılacaktır." Milli Savunma Bakanı Canikli TBMM'de; "… bölge halkından yerel yönetimler oluşturulacak ve halk kendi kendini yönetecek, Türkiye bu süreçte onlara yardım edecektir…"

Bu tabloya göre acaba, Suriye'de, "bir bölge yönetimi" kurulacak da, ÖSO'ya mı devredilecektir? ÖSO üzerindeki bu kadar ısrar bunun için midir? Hemen söyleyelim, bu durumda Türkiye herkesi karşısında bulacaktır, bundan şiddetle kaçınmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları