Kemal Kılıçdaroğlu'nun atletli fotoğrafı gündemden düşmüyor. Gazeteler, televizyonlar ve ajanslar bunun peşini bırakmayacak gibi. Havuz medyasının ekranlarından birinde "kurma haber"e gazetecilik adına üzüldüm. Seçmece insanlara mikrofon uzatılıp görüşler alındı. Bir sürü "ampulsever" izlettirildi. Kimileri, saygı ve hatta terbiye kurallarını yerle bir ettiler. Akılları sıra parti propagandası yaptılar. Hele birinin sözlerini bitirirken kullandığı "giydirelim" kelimesini vurgulayışı iğrençti.
Benim bugünkü Pazar mavramda üstünde duracağım konu iççamaşırı. Ama ağırlığı kadınların giydiklerinde olacak. Değişik bir gözle tarihin tozlu arşivine dalacağım.
Başlangıç, incir yaprağı
Bayanların içlerine giydikleri doğrudan erkeklerle bağlantılıdır. Günümüzün kadını elbisesinin altındakilerle vücudun şekilleneceği inancını kaybetti. Adeta paravan çeken her şeyden kurtulma peşinde. "Baştan çıkarma yarışı" içine girildi. Hedef karşı cins. Oysa Havva Anamız cennette Adem'le karşılaştığında, onun gözlerinin dolaştığı yerlere dikkat etmişti. Bakmadığı tek yeri ise incir yaprağı ile kapattı.
Çapkınlıkları günümüze kadar gelen roman film ve dizilere konu olan Kazanova'nın durumu farklı. Şöhretini çamaşır çıkartmasıyla kazanmıştı. Bu yüzden kat kat etekleri, nefes aldırmayan kopçalı korseleri iyi anlatan yazarlar da üne kavuştular.
Sipariş dönemi
Daha eskilere gidersek, Eski Yunan'da bir yanı açık bırakan giyim tarzı heykel ve gravürlere de yansımıştır. İlk sipariş ise Roma İmparatorluğu döneminde verildi. İmparator Claudius'un eşi Meselina, korselerini beli inceltecek diğer kısımlarını özgürleştirecek şekilde yaptırdı. Dökümlü parlak kumaşları tercihi tamamlayıcı unsur olarak kullandı.
Korse deyip geçmeyin. Hakimiyeti yıllar yılı devam etti. Köpek balığı kılçıklarından yapılan teller vücudu diri gösterirdi. Bir de onun nasıl giyilip çıkarıldığını düşünün. Gerçek bir işkence. Peşinden işlemeler, pliseler ve danteller yaratıldı. Bu konuda öncülüğü Fransız kadınlar aldı. Versay -Versailles- Sarayı'ndan esinlenip hepsinin başına bu isim konduruldu. Parfüm kokuları işe dahil olunca, "kadın büyüsü" yılları başladı.
Binlerce lazımlıklı saray
Başta Fransa olmak üzere yıkanma geleneği yoktu. En önemli yer saçlar sadece pudralanırdı. Banyolarda bile tuvalet yoktu. Kadınlar eşek sütü dolu küvetlere girip yatarlardı. Tabii boynundan yukarısı dışarıda kalmak üzere. Başın yıkanması oda hizmetlilerinin görevi idi.
En kötü taraf Versay gibi muhteşem bir yerde tek bir WC'nin bulunmamasıydı. Binlerce lazımlıklı, bir sarayı düşünebiliyor musunuz?
Güneş Kral diye anılan 14'üncü Lui -Louise- döneminde kadın dekolteleri çılgınlığa dönüştü. Tuhaf olan erkeklerin de buna katılmasıydı. Varsa yoksa iç gıcıklayıcılık. Bu durum 1789 İhtilali'ne kadar devam etti. Yönetimle birlikte, giyim-kuşam da değişti. Bırakın süslü püslü iç çamaşırlarını, ayakkabılara dahi standart geldi. Tabii giyotin korkusuyla. Hanımların sadece yandan yırtmaçlı tünik ve düz ayakkabılarla gezebilecekleri, yasa hükmüne bağlandı.
Aşırıya kaçmak
Anlayacağınız, iççamaşırı dahil giyim meselesi insanlık tarihinin her döneminde tartışılmakta. Demek ki haşama ile girilen plaj ve havuzlara fazla bozulmamalıyız. Mesela Afganistan'daki "Burka kafalılar" sınırlarımıza kadar dayandılar. Hatta içimize sızanları bile görüyoruz. Onun için Ana Muhalefet Partisi liderinin atletine fazla takılmamalı. Unutmayın beterin beteri var. Atalarımızın dediği gibi "ifratla tefrit" iyi dengelenmeli.
***
Benden bir anı
Tuzla Piyade Okulu'na başladık. Yedek Subay öğrenciyiz. Silahtan önce kıyafet dağıttılar. Verilen donlar ilginçti. Amerikan bezi denilen kumaştandı. Boyları diz kapağına kadar. Sonbahar bitiyor, kış kapıda. Havalar zaten soğuk gidiyordu. Aynı bölükte birlikte olduğumuz Av. Fuat Demirel -rahmetli oldu- iç çamaşırına baktı espriyi patlattı; "Evliya donu". Güldüm. Arkadaşlar genelde asorti. Bunları giymeye hiç niyetleri yok. Tanesi beş liradan epey topladım. Eğitim dönemi bitene kadar rahat ettim. Altı ay boyunca o askeri kıyafetlerin altında slip giymeyi sürdürenlerin popoları dondu! Merak ettiğiniz şeyi de söyleyeyim, bu işi terhis olduktan sonra uzun süre sürdürdüm.
