Yüzbaşı Roland ve İstiklal Marşımız
Dünyada yasa denince akla gelen ülke Fransa'dır. Bildiğiniz gibi, monarşinin önce yıkıldığı devlet de burasıdır. Fransa herkes için model olmuştur. Bir tek şeye dokunmadılar; "Millî Marş"larına. Şöyle geriye dönüp baktığınızda karşınıza bir şarkı çıkar "Yüzbaşı Roland'ın şansonu". Bir zamanlar bu konuda onlarda da tartışmalar çıkmıştı. Neticede son noktayı koydular; "Ulusal marşımız budur. Ve böyle kalacak".
Fransa'dakine benzeşen tartışmalar Türkiye'de de oldu. Hatta yıllardır devam etmekte. Enteresandır statlardaki "Söyleniş uyumsuzluğu" her gündeme geldiğinde bestenin kötü olduğu iddiaları yeniden gündeme oturmuştur. Açık tribün "Kork" derken kapalının "ma" ekini bitirmesi sorun olmuştur. Bu konudaki eleştiriler doğrudur. Ancak, hatasıyla sevabıyla o artık "Türkiye'nin Millî Marşıdır".
Kişisel kanım Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "yenilenmeli" çıkışının gereksiz olduğu şeklinde. Teklifim, ortaya attığı bu fikri unutması. Israr ederse Türkiye'de bir sürü emir kulu ortaya çıkacak. Hatta "Yeni İstiklal Marşı yarışması" düzenlemeye kalkacaklar. Sayın Cumhurbaşkanının 15 Temmuz ve Afrin marşları istemesine ise lafım yok. Tarihimizde de benzeşen örnekleri mevcut. Plevne'den Tuna'ya kadar.
Bırakalım maçlarda söylerken kakafoni oluşsun. O artık bizim Millî Marşımızdır. Amaç gündem değiştirmekse, bütün laflarımı geri aldım.
***
Pompeo'nun öbür yüzü
ABD'deki Trump depreminin artçıları devam ediyor. Bir yıl içinde atadıklarını, yine kendisi görevden alıyor. Rex Tillerson'a şah mat demesi yetmedi. Yerine CIA Başkanı Mike Pompeo'yu atadı. Onun koltuğuna ise Gina Haspel'i, yani bir bayanı oturttu. Hanımefendinin ispatlı belgeli mazoşist olduğu kesin. Anlayamadığım nokta, yeni dışişleri bakanının Türkiye düşmanı ilan edilmesi.
Hafızamı zorladığımda, son dönemde bizim için sarf ettiği birkaç olumsuz cümleden fazlasını hatırlamıyorum. Sormak istediğim bu Pompeo'nun yıllar yılı "ABD-Türkiye Dostluk Grubu"nun üyesi olduğunu unuttuk mu? Hatta bu oluşumun en ateşli savunucusuydu. Bu Amerikalılar'da anormallik olduğu kesin. Ancak bizim medyamızda da aynı arızanın oluştuğu mutlak. Onlara tavsiyem, biraz sabırlı olmaları. Yargısız infazı düstur haline getirenlere zaten lafım yok!
***
Adaylar açıklanmalı
Hiçbir şekilde tarihi değişmeyecek seçim mahalli idarelerle ilgili. Buna göre, sandık başına gitmeye bir yıl kaldı. Ak Parti görevden almalarla vaziyeti idare ediyor. Adayları ise henüz ortada yok. Kanımca bunların açıklanmasında daha fazla geç kalınmaması. Bu sözüm tüm partiler için geçerli. Ekranlara bakıyorum "her kafadan başka isim çıkıyor". Oysa, İstanbul ve Ankara gibi mega kentlerin yönetimini kazanmak, pek çok milletvekilliğinden daha önemli.
Dünyanın kabul ettiği normlara göre yerel seçim kampanyaları en az sekiz ay önce başlamalı. Bizde hâlâ "odunu koysam seçtiririm" zihniyeti hâkim. İddialı partilerin liderleri dengeleri idare için hata yapmaktalar. Görünen o ki, atanmış başkanların -İstanbul'da Mevlut Uysal, Ankara'da Mustafa Tuna- yeniden aday gösterilme şansları sıfır. Benim kanımca tüm büyükşehirlere birer "bakan eskisi" vitrinlenecek. İstanbul için baştan beri söylediğim gibi aday Göksel Gümüşdağ'dır. Ona destek büyük yerden. Şimdilik adları pompalanan Misbah Demircan ve Tevfik Göksu gibi isimlerin şansının olmadığına inanıyorum.
En çok merak ettiğim yer Ankara. Melih Gökçek'in şerrinden korkarım. Bunu da iktidar düşünsün. Ötekilerden bir örnek verirsem. Bursa'yı Ak Parti'nin dışında hiç kimse kazanamaz.
***
Popstar 2018
Pavyon şarkıcısı bile çıkaramayan "O Ses Türkiye"lerden sonra Popstar 2018 başladı. Osmantan Erkır'ın organizasyonunda Selçuk Tekay orkestrasını görmekle rahatladım. Bu Türk Sanat Müziği'ne değer verileceğinin mesajı. Hele jüride Bülent Ersoy'u bulduktan sonra hiç şüphem kalmadı.
Statüde bazı değişiklikler fark ettik. Her hafta ilk üç değerlendirmesi yapılması gibi. Bir de sonuncunun elenmesi -ilk program uygulanmadı-. Armağan Çağlayan ve Deniz Seki'nin artık huyunu suyunu biliyoruz. Can Bonomo ise donuktu.
***
Acılar tazelendi
Önce gazetelerdeki vefat ilanlarını gördüm. Daha sonra ekranlara yansıyan cenaze törenlerini. Elim uçak kazasında kaybettiklerimizi toprağa verdik. Kimileri Müslüman, kimileri Musevi mezarlıklarında. Bunların yakınlarının yüzlerine bakmaya dayanamadım. Birden aklıma onlara kimi gazete köşelerinden kimi sosyal medya sütunlarından hakaret yağdıranlar geldi. Bunların hepsine lanet olsun.
...
BİR BÜYÜK İNSANI DAHA KAYBETTİK: Fenerbahçe'nin unutulmaz futbolcusu Halit Deringör de Hakk'a yürüdü. Halit ağabey sadece futbol geçmişi olan bir insan değildi. Çok başarılı spor yazarlığı yaptı. Hem Burhan Felek Başarı Ödülü hem Sürekli Basın Kartı sahibiydi. Ona rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun.