Yüksek risk dönemi
ABD ve Çin'in ticaret savaşları dünyada küresel riskleri arttırdı. Suriye sorunu, Rus rublesinin bir haftada dolara karşı yüzde 8.8 değer kaybetmesinde, Türkiye'de ise Mart ortalamasına göre TL'nin yüzde 4'ten fazla değer kaybetmesinde etkili oldu.
Dün ABD'nin Suriye'deki kimyasal saldırı iddialarına karşı ABD Başkanı Donald Trump'ın, paylaştığı Tweet'le "Rusya hazır ol, füzeler geliyor" demesi sonrasında dolar, 4,15'in üstüne çıktı. Borsada kayıp yüzde 4 oldu.
TL'nin aşırı değer kaybı, Türkiye'nin dış borç maliyetini artırıyor.
Dün açıklanan cari açık da işin tuzu, biberi oldu.
Merkez Bankası Şubat ayı itibariyle son bir aylık cari açığı 53 milyar 346 milyon dolar olarak açıkladı. Geçen sene aynı ayda bu açık 33 milyar 747 milyon dolar olmuştu. Böylece bu sene Şubat'ta yıllık cari açık yüzde 58.1 oranında artmış oldu.
Öte yandan Şubat ayında, aylık olarak, bazı kalemlerdeki hareket de şöyle oldu:
* Doğrudan yatırımlarda 268 milyon dolar net çıkış.
* Portföy yatırımlarında 297 milyon dolar tutarında net çıkış.
* Yurt içi bankaların yurt dışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıklarında 141 milyon dolar net azalış.
* Yurt dışı bankaların yurt içindeki mevduatlarında 458 milyon dolar net artış oldu.
* Net hata ve noksan kaleminde kaynağı belirsiz 1 milyar 375 milyon dolar net giriş oldu.
* Resmi rezervlerde 263 milyon ABD doları net azalış oldu.
Bu tablo riskli bir tablodur. Eğer Türkiye'ye gelen yabancı yatırım sermayesi azalmaya ve çıkmaya devam ederse, cari açığın kısa dönemli finansmanı zora girecektir.
Hükümet 135 milyar liralık Proje Teşvik'i açıkladı. Bu teşviklerin ihracatı yüzde 6.3 oranında artıracağı ve ithalatı yüzde 12.3 oranında azaltacağını belirtti.
1- Her şeyden önce yatırım dediğin bugünden yarına bir olay değil. Açıklanan yatırımların tamamlanması için ortalama 7-8 yıl gerekir.
2- Bu yatırımlar yapılacağı zaman teknoloji, makine ve teçhizat ithal edilecek. Yani önce cari açığı daha çok artıracaktır.
3- Türkiye cari açığı ara malı ve ham madde ithalatı için veriyor. Çünkü sanayi yüzde 50'nin üstünde, ihracata dönük üretim ise yüzde 70'in üstünde ithal girdi kullanıyor.
Türkiye'nin cari açığı düşürmesi için önce ithal ikamesine dönük yatırımlar yapması gerekir. İthal ettiği ara malı ve ham maddeyi azaltması gerekir.
Sanayinin kullandığı ara malı ve ham madde yatırımlarının yapılması için teşviklere gerek yok. Önce yatırımlar için güven ortamı yaratmak gerekir. Mülkiyet güvencesi gerekir. Bağımsız yargının güven vermesi gerekir. Başka bir ifade ile yatırım ortamı olmayınca teşvikler işe yaramaz.
Açıklanan büyük projeler, savunma, uçak, motor, petrokimya, ara malı üreten yatırımlar değil. Kaldı ki bunlardan önce Ar-Ge ve teknolojiyi geliştirmek gerekir.
İşsiz sayısının artması, 3.5 milyon Suriyeli de Türkiye'nin çözmesi gereken sorundur.
Yeni bir sorun da, siyasi iktidarın ve havuz medyasının algı yaratma operasyonlarıdır. Bu algıların kısa sürede yanlış olduğunu anlayan piyasa ve iktisadi ajanlar, siyasi iktidar doğru da söylese inanmıyor artık. Kendi başının çaresine bakıyor. Dövize altına yöneliyor. Maalesef tasarrufunu dışarıya çıkarmanın yolunu arıyor.