Yırttım attım!

Diyanet İşleri Başkanlığı camilerin ibadet yeri olduğunu ve kesinlikle siyaset yapmaması gerektiğini en son ne zaman hatırlattı veya hiç hatırlattı mı?
Aklıma gelmiyor. Belki Ak Parti hükûmetlerinden önce Diyanet İşleri Başkanları zaman zaman dolaylı da olsa konuşmuşlardır veya bir soruya cevap vermişlerdir.
Dinin siyasete âlet edilmesi bu iktidar döneminde dorukta...
Zaten imam hatipler üzerine bu kadar düşülmesi Türkiye’de siyasetin belli bir kesimin anladığı din eksenine oturtulmak istenmesindendir; şuurlu, meselesini bilen din görevlilerinin yetiştirilmek istenmesinden değil...
Ne yazık ki, baskıcı, ötekileştirici laikçi kesim “o kafalar”ın önünü açmıştır.
Hep sözü edilen ve bir “şahlanış” olarak başka yöne çekilmek istenen 12 Mayıs 1997’de İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda imam hatipler için yapılan mitinge katılmıştım. Gerçi katılmam gazetecilik tecessüsüyle idi ama içimden isyan dalgalarının da yükseldiğini söylememek mümkün değildi. 28 Şubat örtülü darbesinden sonra imam hatiplerde tasarrufa gidileceği işaretleri görülüyordu. İmam hatipliler itilmiş-kakılmış hâlet-i ruhiyesi içindeydiler. İmam hatipliler de bu milletin evlâdı... İkinci sınıf muamelesi yapılamaz. Bu fikirdeydim ve hâlâ bu fikirdeyim. Ama...
AKP mantığı, insanı, imam hatip liseleri köklü reforma tâbi tutulmadan bu memleket halâs bulamaz noktasına getirmiştir! Bunun ötesinde AKP yüzünden “din” bile sorgulanır olmuştur maazallah!
Herkes sabah kalkıyor, bayram namazına gidiyor... Çıkışta tanış olanlar olmayanlar sıralanıp bayramlaşıyorlar.
Ne güzel değil mi?
Benim gittiğim camide de cami içinde ve cami avlusunda bayramlaşan gruplar vardı.
Bayram namazında bütün camiler gibi bu cami de çok kalabalıktı.
Siyaset bezirgânı bir grup, insanların “bayram duyguları”nı istismar için avlu kapısında bekliyormuş meğer...
Tam kapıdan çıkıyoruz, birkaç kişi ellerinde birer tomar kartpostala benzeyen kâğıtlar tutmuşlar çıkana vermeye çalışıyorlar. Çoğu almıyor. Ellerindeki kartpostal tomarına baktım; üzerinde yazı var. Dedim, karınca duası mı yoksa?.. Aldım ve arkasını çevirdim. Ne göreyim! Recep T. Erdoğan’ın fotoğrafı... Aldatmak ciğerlerine işlemiş. Akılları sıra kurnazlık ediyorlar.
Saniyelik bir duruş... Etrafımızda o kadar insan, gözlerinin içine baka baka kartı yırtıp parça parça ettim ve yere fırlattım. (Tepkim, kartta fotoğrafı bulunan kişinin şahsına değil, kartın dağıtıldığı yere idi) İstismarcılar, beklemedikleri bu protesto karşısında donup kaldılar. Arkama bile bakmadan yürüdüm, gittim.
Hayret! Bana saldırabilirlerdi ve şu zamanda muhakkak haklı da çıkarlardı. Protesto çok ağırdı çünkü. Belki de şaşkınlığı üzerlerinden atana kadar ben yol aldım.
Hiç kimse, kendi inandıklarını, siyasetlerini dinin bir parçası hâline getiremez, insanların inançlarıyla oynayamaz. O zat-ı muhterem telefon kayıtlarındaki isnatlardan kendisini kurtarabilmek için her yolu mubah görüyor; adamlarını seferber etmiş, dergâhta berzahta nereyi bulursa propagandasını yaptırıyor. Eğer o kartları sokakta dağıtsalardı, bir sözümüz olamazdı. Kartı alsam dahi yırtmam, atacak bir çöp kutusu
arardım.
Camide asla din istismarına izin verilmemelidir, diyeceğim ama bu eşik aşıldı.
İnsanlarımız bu problemi her platformda dile getirmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları