Yine bir acılı mektup

"At izi it izine karışmasın!" sözünü bu köşede ilk biz kullandık. Sonra R. T. Erdoğan, kendisine ne kadar şikâyet geldiyse, o da, "At izini it izine karıştırmayın!" dedi. Biliyorsunuz, zamanımızda, "Reis"in her sözü kanun mesabesinde… Lütfen "Büyüğümüz"ün ne demek istediğini samimiyetle düşünelim!

At iziyle it izi üç türlü karıştırılır: 1-Ayırt edecek kriterler yetkilinin eline verilmediği için, 2- En çok ben FETÖ'cü hakladım, bir "aferin" bekliyorum, demek için. Yukarıya yaranmak isteyen tuttuğunu içeri atmıştır! 3- FETÖ'cüdür; at izinin it izine karışmasını hususiyetle istediği için. Maksat Batıya insan haklarının çiğnendiğine dair müşahhas örnekler sunarak gambazlamak!

F. Gülen, başımıza öyle iş açtı ki, insanlar birbirlerine güvenlerini yitirdiler. ByBlock kullanılması meselesini hiç bilmiyorum. 200 bin isimden bahsediliyor. Şu anda, rejim değişikliğine hangi akılla destek verdiği bir türlü çözülemeyen Balgat'taki zatın elinde 33 Bylock'çu Ak Parti milletvekilinin ismi varmış. (Göstere göstere başkanlık için oy kullananları bir incelemek lâzım. Ayrıca, MHP içinde, biri için başkanlığa kendilerini adayanlar ByLock'çu olabilirler mi?)

Burada eski siyasetnamelerden örnekler verdim. Yönetici, hesaplaştığı insanların ailelerin ortada bırakmamıştır. Adamı asmış, kellesini uçurmuş, gözüne mil çekmiş ama ailesine sahip çıkmıştır. Biz ise açlığa mahkûm ediyoruz. Bir acılı mektup daha:

"Eşim Çanakkale Güzel Sanatlar lisesinin okul müdürüydü. Okullar tatil oldu. 'Müdürlüğünüz bitti. Çanakkale merkezde öğretmen açığı yok. İsterseniz tayin isteyin, siz istemezseniz biz göndeririz.' dediler. Çanakkale Biga'lı olduğumuz için Biga'ya tayin istedik. Biga Lisesine tayin çıkardılar. Ancak göreve başladığımızda 'açığa alındınız' dediler. Maaş kesintisi ve belirsizlik zor günlerdi. Ama daha zorlarını sonraya bırakmışlar. 1 Eylül KHK'yla görevinize son verildi dediler. Eşimin 29 yıllık öğretmenlik hayatını bitirdiler. Ağustos'ta verdikleri kesintili maaşı faiziyle geri aldılar. Eşim öğretmenlikten başka bir meslek bilmez ki. Ne yapacağız diye düşünürken 22 Eylül sabahı daha yataktayken kapımıza polisler geldi. Saatlerce aramadan sonra olmayan bir suç ByLock dedikleri (bu zamana kadar hiç duymadığımız ve bu arada eşimin akıllı telefonu yok) şeyden gözaltına aldılar. Annem ve babam bile bu korku imparatorluğu yüzünden, karşıdaki evlerinden çıkıp da benim yanıma destek olmaya dahi gelmediler. Eşimi günlerce Çanakkale Spor Salonunda tuttular. 27 Eylül Salı günü tutuklayıp cezaevine koydular. Bugün itibariyle 107 gündür cezaevinde. İki oğlum askerde biri uzun dönem, diğeri kısa dönem. (Eşimi ziyaretten döndüğümde) bir de baktım ki, polisler evime çilingir ile girmişler. (…) Ertesi gün Emniyete gittiğimde savcı oğlunuza babasından dolayı yakalama kararı çıkardı dediler. (…) Sorgusuz sualsiz ve delil olmadan alıp içeri atıyorlar. İnsanların hayatlarıyla, psikolojileriyle oynuyorlar. (…) Hiçbir gelirim yok, birikimim yok. Bir öğretmen maaşıyla 2 oğlumu okuttum ve yaşamaya çalıştım. Eşime avukat tutamıyorum. (…) Bunlara su bile yok dedikleri bu olsa gerek. Evim kira evdeki gazı açamıyorum. Gaz parası gelecek diye..."

Madem içeri aldınız, ailesini aç bırakmayın. Bir an önce araştırın; gerçekten suçlu mu?

"İslâmcılar böyleyse!..." dedirtmeyin lütfen!

Yazarın Diğer Yazıları