Yeni Türkiye'den Yeni Devlete!
On beş yıldır Türkiye'de iktidar olan AKP, siyaset literatürüne değerli yalnızlıktan ileri demokrasiye, yargı vesayetinden yeni Türkiye'ye uzanan bir çok kavram kazandırmıştır.
Bu kavramların yol haritasını takip etmek, iktidarın izlediği politikalarla vardığı sonuçlara bizi ulaştıracaktır.
Bu kavramlardan bazılarını ve yüklü oldukları anlamlarını takip edelim.
Değerli yalnızlık!
AKP iktidarının yetkilileri Türkiye'nin bütün komşularıyla anlaşacağını, konuşacağını, uzlaşacağını söyleyip iktidarları döneminde komşularla sıfır sorun yaşanacağını kendilerinden önce uygulanan dış politikanın düşman üretmek üzerine kurulu olduğunu ilan etmişlerdi.
Kendilerinden önce uygulanan "üç tarafı denizle dört tarafı düşmanla çevrili" dış politikayı reddettiler.
"Sıfır düşmanlı dış politika" uyguladılar.
Kıbrıs'ta "çözümsüzlük çözüm değildir" diye tanımladıkları Denktaş politikasını terk ederek "bir adım önde olacak" yeni politikalar devreye soktular.
'Yüz yıllık tarihi sorunu tarihte bırakmak' sloganından hareket ederek Ermenistan'la "spor", "açık kapı" ve "peynir" diplomasisine geçtiler.
"Emevi Camii'nde Cuma namazı kılacaklarını" söyleyerek... Katil Esed'i iş başından indirecek (!)politikalar uyguladılar.
Kapı açtılar, kapı kapadılar, türbe taşıdılar.
Uyguladıkları politika Türkiye'yi dünyadan izole etti.
Geldikleri aşamayı "değerli yalnızlık" kavramıyla açıkladılar.
'Yalnızlık iyidir, hele değerliyse çok daha iyidir' demeye getirdiler.
Askeri, yargı vesayeti ile ileri demokrasi
İktidarın tepesindekiler ülkede "yargı vesayeti", "askeri vesayet" ve "bürokratik vesayet" bulunduğunu bunları yıkmak için harekete geçtiklerini söylediler.
Milletin vesayetini getirecek, özgürlük ve güvenlik dengesini kuracaklardı.
Amaçlarını "İleri demokrasiyi" (!) getirmek olarak açıkladılar.
Böylece 2010 yılında Anayasa değişikliği referandumu yapıldı.
Bu referandum oylaması sırasında "mezardakiler dahi kalkıp oy kullanmalıdır" diyen FETÖ'yle iş birliği yaptılar.
Sonuçta referandumdan "Evet" çıktı ve yargı, FETÖ'nün tam hâkimiyetine girdi.
Askeri vesayet ve kurtuluş!
FETÖ, yargıda hâkimiyeti kurunca "Ergenekon, Balyoz, Casusluk" adlı komplo davalarıyla vatana bağlı subayları hapishanelere koydu.
Bu davaların savcısı olduğunu AKP Genel Başkanı açıkladı.
Davalar başladı. Yargılamalar yapıldı.
Hapishanedeki TSK'lı subayların yerini FETÖ'nün subayları aldı, komuta da imamlara kaldı!
FETÖ'nün TSK içindeki askeri vesayeti böylece kurulmuş oldu.
Her alanda güçlenen FETÖ, sonunda CIA'nın yönlendirmesiyle 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirdi.
Türk milletinin kahir ekseriyeti askeri ve halkıyla meşru hükümetine ve devletine sahip çıktı.
FETÖ çöktü!
"Yeni Türkiye"
AKP, on iki yıllık iktidarının sonunda Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle "Yeni Türkiye"ye geçildiğini açıkladı.
Bürokratik vesayet, darbeci gelenek ve kötü siyaset gibi olguların "eski Türkiye'ye" ait olduğu ilan edilerek bunların geçmişte kaldığı ifade edildi.
Yeni Türkiye'de halkla cumhurbaşkanı arasındaki kopukluğun ortadan kalktığı AKP yetkililerince iddia edildi.
Cumhurbaşkanı danışmanı Mehmet Uçum; "Farkında mısınız? Halk kendi Devletini kurmak için adım atıyor, 16 Nisan Kutlu Olsun" demişti.
Böylece "Yeni Türkiye" lakırtılarının arkasında 'halkın kendi devletini kurmak' gibi bir gerçeğin olduğu ortaya çıkmış oldu.
AKP MKYK üyesi Ayhan Oğan bu sözlerin devamını getirdi.
O, bir televizyon programında "Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan'dır" dedi.
Türkiye eski ve yeni olarak bu yüzden ikiye ayrılmıştı!
"Kurucu lider"
Oğan ve Uçum gibi kişiler gerçekte AKP'nin bilinçaltı olabilir, yeni devlet kurmak gibi bir hayale de kapılmış olabilirler.
Yeni devlet kurmayı çelik/çomak oynamak da sanabilirler.
Onlar hayallerindeki yeni devlete kurucu lider de öngörebilirler.
Türk milleti yönünden durum çok daha farklıdır. Onlara göre Tayyip Erdoğan, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Öyle de kalacaktır.