Yeni Nesil Mizah Müfettişi Filozof Fahri...
Çelişkileri, utanmazlıkları, bilgisizlikleri, yolsuzluk ve haksızlıkları gören gözler, sözlerin ve dillerin altındakini yakalayan, bunları afişe eden cesur yürekler, sözü peşinler çoktur. Ancak bunları gülmece gözüyle görüp dile dolamak ayrıksı bir zekâyı gerektirir, yazmaksa özel bir nükte ve iğneleme yeteneğini.
Bütün bunlar yani bu bakış ve bu dil, toplumu ve insanları güldürürken düşündürür, bu bir mucizedir aslında.
Veysel Boğatepe, bunları yapabilen, özüne özgü bir gülmece yazarı. Yeni kitabının adı: "Yeni Nesil Mizah Müfettişi Filozof Fahri", Ulak Yayınlarınca yayımlanmış.
Kitabın sonlarından başlayayım, ters olsun gülmece gibi, o bölümün başlığı da ters zaten "Lügat sözlüğü"... "İlgi alaka", "çaba-gayret" gibi anlamdaş sözcükleri bir arada kullanma bilgisizliği ve densizliğiyle dalga geçen bir başlık. Bu başlığın altından ilginç aktarımlar yapayım:
"Halk: Sandıktan diktatör çıkartan sihirbazlar topluluğu.
Siyaset: Krizden keriz çıkartma sanatı.
İktidar: Sünnetten sonra hadımlığa geçişte ilk evre.
Demokrasi: Bir yanlış bütün doğruları götürür prensibi.
Aşk: Sevgi tarlası, ne ekersen onu biçersin."
"Geçmiş Zaman Monologları" adlı bölümden de sunacaklarım var:
"Doğa Rutkay demiş ki; Tereyağını etle kızartıyoruz.
Diyorum ki, Rutkay Hanım'ın yaratıcılığına diyecek yok, ama tereyağını etle kızartamadım, tam tersi oldu, yani yağ, eti kızarttı. Rica etsem ipe un sermenin formülünü de açıklar mısınız?
Hülya Avşar demiş ki; Görünen şu ki, korsan başörtülülerden sonra korsan Atatürkçüler de varmış aramızda. Seçim sonuçlanıncaya kadar kiminle konuşsam, CHP diyor da başka bir şey demiyordu. Hatta koalisyondan bile bahsedenler vardı. Ancak görüldüğü gibi yine ve daima AKP...
Diyorum ki; Korsan Atatürkçüler gibi korsan Kürtçüler de vardır. Mesela Hülya Avşar gibi.
Bugünlerde eğitim sistemi çok tartışılmakta; Boğatepe, dillere çok düşen şu ünlü "üç dörtlü" sistemi bakın nasıl ti'ye almış: "Öte yandan okullardaki 'dört artı dört, başını ört' sistemi parmak ısırtıyor demiştik. Sinirinden parmağını ısırtarak koparan bir veliye, deli gömleği giydirilerek taşeron hastanesine nakledildi. Parmağına çift dikiş atan doktorlar bir de overlok çekerek dümdüz ettiler."
Ve bu da "bilimsel felsefi bir çıkarım": Ördeklerin vak-vak sesi yankı yapmıyormuş. Yazarımızın buna yorumu şöyle: "Demek ki ağzından çıkanı duymayanların ait olduğu familya ördek familyasıymış."
Bir de "giydirilmiş aforizma sunayım: Kimisi devrimci geleneğin kuşağı olur. Kimileri de emperyalizmin ve darbelerin uşağı olur. Uşak ile kuşak çatışmasının başladığı nokta da burasıdır işte."
Bazı televizyonlar var, onlar yazarımızın dediği gibi gerçekten de "ekran vaizi" ile açılış yapıp, "hadislerle uyutma istihareleri" ile kapanıyorlar.
Ve duydunuz mu, "Kamerun'da 'Boko Haram' örgütüne karşılık, okullarda 'Boko Helal' eğitimi verilmeye başlanmış. Hangisi helal, hangisi haram onların sorunu ama anlaşılan o ki, bokoları birbirine fena karışmış. Gâvur dedikleri milletler uzayda tatil yapmayı planlarken, bunlar hâlâ bokolarıyla uğraşıyorlar. Sonunda helal-haram ayrımı olmaksızın tümden bokoyu yiyecekler."
Bu espri ile son verelim yazımıza, Veysel Kardeşimize helal olsun sana bu gülmece yolları diyelim.