Yeni komşumuz BOP
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'ta bir şeyler yapmaya çalışırken bizdeki hatipler konuşmalarını sürdürüyor. Bir zamanlar fazla gündemde kalan BOP -Büyük Ortadoğu Projesi- sınırlarımıza kadar dayandı. Bunu hâlâ görmezden gelenler var. Daha doğrusu, işlerine geldiği gibi davrananlar mevcut. Tüm tartışma programlarının en iyi hatiplerinden Av. Uğur Poyraz'ın dediği gibi "Türkiye kendi içinde birliği sağlayamazken" Hollywood yapımı bir korku filmi vizyona giriyor. "Şeytan çocuğun doğumuna tanık oluyoruz". Kimi memeliler 61 günde yavrular. Bu ise bir asra yaklaşan hamileliğin ürünü. "Sevr'in tekrarı" ile karşı karşıyayız. Sonrası malum; "Ahtapotun kolları içimize kadar uzanacak." Bu konuda tek örnek vermek gerekirse dün Selcan Taşçı kardeşimin yazdığı gibi Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'nun konuşmasını verebilirim. TBMM çatısı altında bir Mesud Barzani fanı olduğunu açıkça gözlemledik. Onun söyledikleri bir HDP'linin ağzından çıksa, çoktan gözaltındaydı.
Savaş değil sulh
Olayı bir de "güneş gözlükleri" ile izleyenler var. Tıpkı reklamdaki gibi aynı şeyi söylüyorlar; "bilmem ne tur, Habur". İyi eğitimli kariyer sahibi koskoca adamlar ise 2017'yi bitirirken çıkıp "ya Çanakkale, ya Sakarya savaşları" diyebiliyor. Bu da ayrı sorun. Bunlara tavsiyem Atatürk'ün sözleri "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh". Bunların olasılığını kendi imkânlarımızla bir "silah sanayii" kurduktan sonra değerlendirebiliriz. Bize binlerce TIR silah indiren müttefikimiz yok. Düne kadar dost bildiklerimiz en basitinden yakın koruma silahlarını bile yasakladılar. MKE'nin yaptıklarının namluları Almanya'sız monte edilemiyor. Düşünün halimizi. Aynı şekilde F-16 parçaları verilmiyor. Öylesine sıkıştırıyorlar ki, S-600'lerin imalatına başlayan Rusya'dan demode S-400'leri kabullenmek zorunda bırakılıyoruz.
Farkları yok
Bir de niyet okuyalım. Şu satırları kaleme alırken, Erdoğan-Trump görüşmesi henüz başlamamıştı. Buna rağmen sonucu yazayım; "Myanmar kaçaklarına yardımınız için teşekkür edilecek". 1.2 milyon dolarlık -devede kulak- yakın koruma silahları için "ilgilenme sözü" tekrarlanacak. Yerseniz. Anlayacağınız ha AB, ha ABD.
Gönül, Kût'ül-Amâre'yi istiyor. Ancak çağın gerçekleri akıllı davranmamızı gerektiriyor. Gözümüzün önünde Taha Akyol'un belgeseli var. Yani "tek kurşun atmadan -depolardaki silahlarla birlikte- Selanik'i teslim edişimiz". Tam 6 asırlık bir Türk yurdunu nasıl verdiğimiz unutulmamalı. Sakin olma dönemindeyiz. Bir yandan sabır, öbür taraftan "güçlü ordu, güçlü devlet" uygulamasının hazırlığı şart.
***
Skandallar dönemi
Millî Eğitim Bakanı her ağzını açtıkça biraz daha batıyor. TEOG'un boşluğunu doldurma peşinde koşacağına, şimdi de üniversite sınavlarından söz etmeye başladı. Dileriz Cumhurbaşkanı'nın hazırlattığı değişiklikler bir an önce kendisine ulaştırılır. Böylece daha fazla şişmez.
Konuyla ilgili saatlerce süren tartışma programları izliyoruz. Konu başlığı "Eğitimdeki zikzaklar". Burada da aynı yüzlerin "nalıncı keseri" tavırlarına tanık oluyoruz.
Birkaç doğru
Arada Doç. Dr. Barış Doster gibi önemli laflar eden çıkıyor. "Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı devam ederken Muallimler Şurasını toplamıştı". Bir başkası ise Batı'dan bir özlü sözü söylüyor; "İnsanlar akıllı doğar, eğitimle aptallaştırılır". En güzel laflardan biri de Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'ndan geldi; "Cumhurbaşkanı'nın söylediklerine şaşırıyorum. TEOG'u sanki başkası getirmiş gibi konuşuyor". Bence en önemli konuşmalardan birini bir imam hatip mezunu Prof. Dr. Cengiz Tomar yaptı. "Ben, okuduğum yer sayesinde Arapçayı öğrendim" dedi ilave etti; "Resimden hep kaldım". Hat derslerinde de başarılı olamadığını itirafta bulundu. Eğitimde öğrencileri hayatın gerçeklerine hazırlayacak müfredat istedi. Türkiye'nin aslında kalifiye ustalara ihtiyacı olduğunu vurguladı. Teknik eğitimin önemine değindi. hangi dalda olursa olsun en iyi hizmetin devreye sokulmasını istedi. "İmam Hatip'imiz neyse, Anadolu Lisemiz odur"la sürdürdü. En sonunda futbola bağladı; "Okullar arasındaki çekişmeyi, F. Bahçe-G. Saray gibi tartışıyoruz" diyerek noktayı koydu.
***
Abartmayalım
UEFA, adını taşıyan kupanın finalini Beşiktaş'ın stadına verdi. 2019'da yapılacak bu maçın alınmasındaki başarı paylaşılamıyor. Elbette TFF ve kulüp yöneticilerinin katkısı var. En önemli çabayı GSM firmasının gösterdiğini unutmayalım. Çünkü oyunun ev sahibi Vodafone Park olacak. Adamlar boşuna mı bunca parayı akıttı. Buraya kadar tamam. Ancak, önemli olan burada yer alacak finalistlerden birinin Beşiktaş olması.