Yeni bir örtülü ödenek mi?
Ekonomideki gidişatla ilgili haşlanan kurbağa sendromundan vazgeçtiler.
Artan enflasyon, kontrolden çıkan gıda fiyatları, duran inşaatlar ile ilgili konuşmaya, haber yapmaya, demeç vermeye başladılar.
Her konuyla ilgili de mutlak bir suçlu var.
Örneğin dolar mı arttı "ABD ekonomik savaş ilan etti."
Gıda fiyatları mı fırladı "Aracılar piyasayı allak bullak ediyor."
Süt, un, buğday, yem bulmakta zorluk mu çekiliyor, fiyatlar iki katına mı çıktı "Fırsatçılar türedi, onlar piyasayı bu hâle getiriyor."
Özetle, hükümet de tek sesli medya da artık ekonomideki gelişmelerden bahsediyor. Ama her olumsuzlukta suç başkasına yükleniyor.
Özellikle son dönemin en popüler tabiri "fırsatçılar."
Neyin fiyatı yükselse "aracılar yaptı", kim dolandırılsa "fırsatçılar kol geziyor"... İyi de kardeşim bu devletin ilgili kurumları, savcısı, hâkimi, kolluk kuvvetleri, bakanlıkları ne iş yapıyor?
Örneğin gıda fiyatlarının artmasına fırsatçılar sebep oluyorsa, bugüne kadar bir tanesinin bile hakkında hukuki işlem yapılmamasını nasıl açıklayacağız?
Biz vatandaşız; istihbarat örgütü, ekonomik düzeni kontrol eden makamlar ya da dolandırıcıları yakalaması gerekenler değiliz.
Bunu yapmakla yükümlü devletin kurumları, kuruluşları var.
İşte o kuruluşlar vatandaşlardan aldıkları vergilerle ekonomik sistemin devamlılığını sağlamakla görevliler.
Ama ne hikmetse hem suçluyu gösterip hem de harekete geçmeyen bir sistem var.
Yoksa, "fırsatçı" diye tanımlanan kesim, birilerinin oluruyla yıllardır servetlerine servet katanlar mıdır? Hani o savcıların, hâkimlerin dokunamadığı, yasaların işlemediği o seçkinler mi?
Devlet bahane üretmez, gerekeni yapar.
Ama Türkiye'de geleneksel devlet algısı her geçen gün değişiyor.
Varlık Fonu'nda neler oluyor
Ekonomik göstergeler her geçen gün aşağı yönlü gidiş gösterirken, alınan kararlar piyasaları tatmin etmiyor.
Varlık Fonu'nda yapılan atamalar oldukça enteresan bir boyutta. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi kendisini kurumun başına atadı, Berat Albayrak'ı da vekili yaptı.
Varlık Fonu'nda son atamalara kadar başkan vekili olarak görev yapan Himmet Karadağ "Kurumumuza yöneltilen eleştiriler çok ağır. Biz gece-gündüz demeden, hafta sonu bile çalışıyoruz" demişti. Anlaşılan o ki iş yükleri oldukça fazla!
Erdoğan ve Albayrak'ın da yoğunluğu düşünüldüğünde bu atama daha bir manidar oluyor.
Ekonomimiz aile şirketi olma yolunda tam gaz ilerliyor.
Türkiye Varlık Fonu A.Ş.'nin resmi internet sitesinde "kurumun gelir kaynakları" bölümünde şu ifadeler kullanılmış:
"Özelleştirme kapsam ve programındaki, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından TVF'ye devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonundan aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından,
Bakanlar Kurulu tarafından TVF'ye aktarılmasına karar verilen ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan,
Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından ilgili mevzuat kapsamında yer alan izin ve onaylar aranmaksızın sağlanan finansman ve kaynaklardan,
Para ve sermaye piyasaları dışında diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklar oluşmaktadır."
Görüldüğü üzere son derece kritik kalemlerden gelir sağlanıyor.
Peki bu gelirler ne şekilde, nereye kullanılacak?
Yapılandırmalar, yönlendirmeler, politikalar neye göre belirlenecek?
Tam bir muamma... Anlaşılan o ki; yapılan bu değişiklikler ve kendi kendini atama yöntemiyle hükümet yeni bir örtülü ödenek alanı oluşturuyor.
Bu arada piyasayı allak bullak eden fırsatçılara da dikkat etmeyi unutmayalım.
Böyle karanlık zamanlarda bir anda ortaya çıkarlar, elde avuçta ne varsa alırlar!