Yargı, darbe girişimi ve ABD
Bir mahkeme Silivri'de Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ'u, silahlı terör örgütü lideri olarak tutuklayıp, yargılamış ve ceza vermişti. Ancak Başbuğ özelinde TSK'nın itibarını infaz operasyonunun çok daha önce başladığı biliniyordu.
Bu şahıs da Cumhuriyet Savcısı!
Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Savcı Ferhat Sarıkaya hazırladığı iddianame ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ı Şemdinli Umut Kitabevi davasına sanık olarak sokmaya çalışmıştı.
İşte bu savcı 15 Temmuz darbe girişimi sonrası itirafçı oluyor ve Yaşar Büyükanıt'ın dosyaya dahil edilmesini daha sonra davaya bakan hâkim İlhan Kaya'nın istediğini iddia ederek şunları söylüyor: "Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Müdürü Mustafa Uçkan'ın getirdiği bilgilerle iddianameyi yazmaya başladım. Getirilen bilgi ve belgeleri hukuki kısmını ben yazdım. Bir flash bellekle Mustafa Uçkan iddianamede yazılı bilgileri bana getirdi. Getirdiği bilgileri iddianameye kopyalayıp yapıştırdım" diye itirafta bulunuyor.
O dönemde Fetullah Gülen'e bağlı yayın organları da Yaşar Büyükanıt aleyhine yoğun bir saldırı başlatmıştı. Amaçları Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanı olmasını önlemekti. 9 Kasım 2005'te Şemdinli'de Umut Kitabevi'ne el bombası atılmasıyla başlayan soruşturma ve davada Büyükanıt'ı 'sanık' sandalyesine oturtmak istiyordu.
Sözün bittiği yer!
O dönemde FETÖ ile yakınlığı bilinen Sarıkaya, Fetullah Gülen'in kendisiyle ilgili olarak "Böyle bir kahraman çıkmış, kendisine ve ailesine ölünceye kadar bakılacak, bu size vasiyetimdir" dediğini itiraf etmiştir. HSYK tarafından meslekten atılan Sarıkaya, Cemaatin yıllarca kendisine para verdiğini çocuklarının burslarını da cemaatin karşıladığını, süreçte Güney Afrika'ya yerleştiğini ve masraflarını Cemaat'in ödediğini de ifade etmiştir. Bunları itiraf eden bir Cumhuriyet Savcı'sıdır. Türkiye'de adaleti sağlamakla görevli olan bir kurumda görev yapmaktadır. Burası sözün bittiği yerdir.
15 Temmuz darbesi kimin eseri?
ABD'de neoliberal hareketin savunucularından Scott Creighton'un yayınladığı ve Twitter hesabından imzacılara gerçekliğini sorduğu bir belge ortaya çıkmıştır.
Şubat ayında ABD Senatosu'na yazıldığı ortaya çıkan mektupta, ABD başkan adaylarından Rand Paul, Hillary Clinton'un yardımcılığına getirilen Tim Kaine ile Marco Rubio gibi senatörlerin imzası var. Mektupta şunlar yazılıdır:
"Küresel toplumun, Türkiye'nin daha fazla dini radikalleşmesini engellemesi çok önemlidir. Küresel toplumun desteklediği ve önemli bir figür konumunda bulunan, dinler arası diyalogun ve demokratik prensiplerin temsilcisi olan din adamı Fethullah Gülen'e verilecek yetki, bize Türkiye'nin radikal İslam'dan uzaklaşmasını sağlayacaktır. Biz şiddetle Türkiye'nin mevcut durumuna baskı yapılması konusunda ABD dış politikasının yeniden düzenlenmesini çağırıyoruz."
New York Times'e Fethullah Gülen'in yazdığı makalede "Batı'nın ılımlı Müslüman seslere ihtiyacı olan bu dönemde" kendisi ve arkadaşlarının Batı'nın hizmetinde olduğunu söylemesi de bu bağlamda değerlendirilmesi gereken bir hususdur.
Darbe girişiminin gerçek sahibi CIA'dır!
15 Temmuz darbe girişiminin gerçek sahibinin CIA'nın olduğu FETÖ'ye ise darbenin uygulama görevi verildiği anlaşılıyor.
15 Temmuz gecesi Org. Akar'ı rehin alan darbecilerin ABD Genelkurmay Başkanı Dunford'u aradığı yolundaki iddialar bu bağlamda değerlendirilmelidir.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel'in "temasta olduğumuz generaller hapiste" sözleri her ne kadar sonradan inkâr edilmiş olsa da ciddiye alınması gereken bir itiraf olarak değerlendirilmelidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu olay içeride aktörleri olan ama senaryosu dışarıda yazılan bir darbe hareketidir" teşhisi de bu bağlamda doğrudur.
Türkiye ibretlik bir süreç yaşamıştır.
Dünyanın her yerinde istediği okulu açabilmek, Vatikan'da Papayla görüşerek diyalog süreci başlatabilmek, ABD de yıllarca kalabilmek, CIA'nın en emektarlarının referanslarını alabilmek her ABD kuluna nasip olacak bir iş değildir.