Vergi reformu ve vergi bilinci
Bizim Maliye, vergilerde indirim yapmayı veya vergi oranlarını değiştirmeyi, vergi yüzsüzlerini açıklamayı, vergi reformu olarak açıklıyor. Gerçekte ise Türkiye'de bugüne kadar üç vergi reformu yapılmıştır.
Birisi, Aşar'ın kaldırılmasıdır. Aşar (öşür); Osmanlı döneminde üretilen tarım ürünleri üzerinden ürününe göre ayni, nakdi ve maktu olmak üzere alınırdı. Vergi oranı prensipte yüzde on olmakla beraber, tarım ürünlerine ve bölgelere göre yüzde 50'ye kadar çıkardı. Çok tepki çeken bir vergileme şekliydi.
Cumhuriyet döneminin ilk vergi reformu 1925 yılında yapıldı. Aşar kaldırıldı ve 1926'da yerine kazanç vergisi getirildi.
İkincisi, 1949 yılında daha ilkel olan Kazanç Vergisinin kaldırılarak yerine daha modern ve işlevsel olan Gelir ve Kurumlar Vergisi'nin getirilmesidir.
Üçüncüsü ise KDV reformudur. 1985 yılında, uygulamada olan bazı mal ve hizmetlerin ithalatı, üretimi veya tüketimiyle ilgili olarak farklı safhalarda uygulanan 8 tane dolaylı vergi kaldırıldı. Yerine ithalat veya imalattan tüketiciye sunuma kadar her aşamada uygulanmak üzere Katma Değer Vergisi (KDV) getirildi.
Aslında vergi sisteminin değişen üretim ve ticaret şartlarına uyumlu olması, bozucu etkilerinin olmaması gerekir. Söz gelimi istihdam üzerindeki ağır yükler, istihdamı engelliyor, kayıt dışı istihdamı artırıyor ve emek yoğun yatırımları önlüyor. Bu nedenle bozucu etkileri fazla olan bir yüktür.
Yine bugün toplam vergi gelirlerinin üçte ikisi olan, ÖTV-KDV gibi dolaylı vergileri, zengin-fakir aynı oranda ödediği için, gelir dağılımı bozuluyor. Burada sorun farklı vergi uygulamak değil, dolaylı toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payını düşürmek, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almaktır.
Öte yandan tarihi geçmişi içinde vergileme prensipleri oluşmuştur. Bu prensipler, eşitlik, adâlet ve optimal kaynak dağılımı gibi bir takım hedeflere ulaşılabilmesi için göz önünde bulundurulması gereken esaslardır.
Benim vergilemede önem verdiğim bir husus da ''vergi bilincidir.''
Vergi reformu vergi bilincini de artırmalıdır. Söz gelimi KDV'den önce dolaylı vergilerde bir karmaşa vardı. Bu, vergiye karşı tepkiyi artırıyordu.
Öte yandan vergi reformu dışında vergilerin çok sık değişmesi de vergi bilincini olumsuz etkiliyor. Maliye literatüründe bir söz var; ''Eski vergi iyidir''. Zira başta karşı da olsalar, mükellefler zaman içinde vergiyi öğreniyor. Alışıyor. Vergiye karşı direnç azalıyor. Bunun için vergi sitemi ile her gün oynamak, vergi bilincini zayıflatır.
Vergi bilincinin zayıflaması yalnızca vergilerle de sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda kamu harcamalarının etkin kullanılması, devletin de şeffaf olması ile ilgili olarak da değişiyor.
Anayasamıza göre vatandaşın vergi ödevi var... Buna karşılık devletin de kamu hizmeti yapmak ödevi var... Falan vergi, falan hizmetin karşılığı değildir... Harçlar ise bir hizmet karşılığıdır... Ancak genel anlamda halk vergi verir... Devlet de topladığı vergi ile hizmet yapar...
Vergi bilincinin gelişmesi için, mükellefin kamu hizmetlerinin kendisi için vazgeçilmez olduğu gerçeğini iyi bilmesi ve yapılan hizmetin doğru yapıldığına inanması gerekir.
Vergi bir yüktür... Kimse güle oynaya vergi vermez... Bu yüzden vatandaşa verdiği vergiye karşılık kamu hizmetlerinin yapıldığını iyi anlatmak veya göstermek gerekir... Tersine verdiği vergi ile hizmet yapılmıyorsa vergi mükellefi vergiye karşı tepki duyacaktır... Vergiye karşı direnç gösterecektir.
Siyasi iktidarların bütçeyi popülizm ve oy torbası olarak kullanması, bu nedenle ortaya çıkan bütçe açıkları ve yine bu nedenle borçlanması, vergi mükellefinde tepki yaratıyor.