Van Kırsalı ve PKK Holding
Van depremi ile ilgili kamuoyu ilgisi devam ederken, bölgede görev yapan bir devlet görevlisinden aldığım mektup, Van-Hakkâri kırsalının terörün finansmanında sahip olduğu stratejik rolü ortaya koyuyor. Bu uzun mektubun bazı bölümlerini kamuoyu ve yetkililer ile Yeniçağ aracılığı ile paylaşmanın bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. PKK ile mücadelede psikolojik-politik boyutun yanında en önemli mücadele boyutunun ekonomik mücadele boyutu olduğu neden ise ihmal edilir. PKK’lı teröristleri dağda arayıp bulmak yerine onları dağa çıkaran ekonomik gücü imha ederek, yerlerinde kalmalarını sağlamak. Bunun gerçekleşmesi için AKP Hükümetinin bazı radikal adımlar atması gerekiyor.
Ağrı-Doğu Beyazıt, Van-Saray-Özalp-Başkale, Hakkâri-Yüksekova-Şemdinli, Şırnak-Silopi PKK’nın darphanesinin yerleşik olduğu kaçakçılık güzergâhlarını oluşturuyor. 450 kilometre uzunluğundaki Van sınırındaki ilçelerde ortalama 60-70 köy bulunuyor. Bu köylerin % 80’i kaçakçılık ile meşgul. Verimli tarım arazileri ekilmiyor, hayvancılık yapılmıyor. 60 haneli bir köyde ortalama 1000 katır var. Her katır, İran’dan bir seferde 140 litre kaçak mazot getiriyor. Her köyde her evin bodrumunda beş-on tonluk mazot depoları bulunuyor. Köylü vatandaşın cebinde nakit 3 bin, 5 bin lira bulunması çok normal. Bundan dolayı, PKK her köyden her yıl ayrıca rahatlıkla 200 bin lira “vergi” topluyor ve vatandaş rahatlıkla ödüyor.
Başkale’de mazot fiyatı, Van’a geldiğinde % 35 artıyor. Ancak İran sınırı, çay, yağ, sigara, şeker, cep telefonu, bıçak, halı, kilim, et, her türlü gıda maddesi ve kenevir (esrar) sokuluyor sınırdan. Katırlar ile getirilen mallar bazı noktalarda kamyonlara yüklenerek Van’a sokuluyor. Ancak, daha kamyonlara yüklenmeden önce PKK’nın atla gezen “gümrükçüleri” her katırdan “gümrük vergisi” alıyorlar. Toplanan günlük para, Boğaz Köprüsünden bir günde devletin aldığı paradan fazla. Ancak gelir bununla sınırlı değil. Kaçak sigara gibi bazı gelirlerin tamamı PKK’nın denetiminde.
Bir başka büyük gelir kaynağını uyuşturucu oluşturuyor. Afyon sakızı, Afganistan’dan İran’a oradan Türkiye’ye giriyor ve Başkale, Yüksekova, Hakkâri, Şemdinli yolu ile mezralarda kimya mühendisi kadar becerikli “uzmanları” tarafından titizlikle işlenip eroine dönüştürülüyor. Çoğu gece yolculuğu ile Van’a taşınan eroin Van’dan Türkiye’ye ve Avrupa’ya dağılıyor. Bu yolla giden eroinin günde 500 kilo olduğu ileri sürülüyor. Ayda eğle geçirilen ise ancak 100 kilo.
Mektup bir çok ayrıntı veriyor. Ancak ana hatları bunlar. Özetle, PKK sadece bir terör örgütü değil aynı zamanda bir holding. PKK terörünü etkisiz hale getirmek için PKK holdingi etkisiz hale getirmek şart. Bu, bölgedeki polis veya jandarmanın yapabileceği bir şey değil. Sadece daha etkin yol denetimleri ile de istenen neticenin alınması mümkün değil. Burada özel bir hükümet programına ihtiyaç var. Barzani’den PKK’ya karşı ekonomik önlemler alması istenirken, bu noktada Türkiye’de de yapılacak çok şey olduğu unutulmamalı.
Öncelikle Van-Hakkâri kırsalında bir tek katır kalmamalı. Devlet hepsini satın alıp, nakletmeli. Evlerin altındaki yakıt depoları imha edilmeli. Sınıra çok yakın köylerin arazilerinin kamulaştırılması ve halkın başka yerleşim bölgelerine nakledilmesi gerekiyor. Ancak bu insanlara gittikleri yerlerde yeni iş alanları yaratılmalıdır. Jandarma ve polis içinde ağırlıklı olarak kaçakçılık-terörizm bağlantısı ile çalışan ekipler güçlendirilmeli ve yüksek verimli çalışmayı teşvik edici düzenlemeler yapılmalıdır. Bu ekipler büyük bir saldırganlık ile çalışmalıdırlar. Kaçakçılığa göz yuman her türlü devlet görevlisi en ağır şekilde cezalandırılarak meslekten çıkarılmalıdır.