Uzlaşmanın temeli belli!
Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı’nda şiddetli yağmur sebebiyle alt katları su bastı. Nezarethaneler yağmur suyuyla doldu. Suyun yüksekliği insan hayatını tehlikeye sokacak seviyeye ulaştı. Başsavcılık nezarethanelerin olduğu bölümde sel baskını ihtimaline karşı tutukluların boğulma tehlikesi yaşayacağına dair bir tutanak tutarak mahkemelere gönderdi. Tutuklular da cezaevlerine geri gönderildi.
Dünyanın en büyük ve en modern adalet sarayını yapıyorsunuz ama güçlü bir yağmurda alt katlardaki su seviyesi adam boyunu aşıyor. Buradan da anlaşılıyor ki Türkiye’de adaletsizlik inşaatın temelinden başlıyor!
Ayrıca adalet saraylarında insanların boğulma tehlikesi yaşaması, kimilerinin hayatını kaybetmesi yeni değildir. Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davalarda adalet zaten boğulmuştur. AKP döneminde polis ve yargı kadrolarının cemaatleştirilmesinden çok önce de adalet önce mezhepçi sonra tarikatçı bir kadrolaşma ile boğulmuştu ama kimsenin sesi çıkmamıştı.
Bu toplumsal ikiyüzlülük Türkiye’nin defalarca duvara çarpmasına sebep oldu ama bunun da kimse farkında değil.
* * *
Esenler’de gece saatlerinde hırsızlık çeteleri ve dolandırıcılara karşı eş zamanlı operasyon düzenleyen polis, mahalleyi havadan ve karadan ablukaya aldı. Gece yarısı, ekipleri karşısında görenler ne yapacağını şaşırdı. Hatta bir hırsız, polisleri görünce, balkona çıkıp namaza durdu. Operasyon bitene kadar da namazı bırakmadı. Polisler aynı mahallede daha önce yapılan baskında da aynı şeylerin yaşandığını belirtti. Polisin, daha önce yaptığı bir operasyonda ise, bir kişi pencereye çıkıp Fatiha suresini okumaya başlamıştı.
* * *
Benzer bir olaya bizzat ben tanık olmuştum. Yıllar önce polisle ilgili bir araştırma yapıyordum. Bu vesileyle farklı şehirlerde ve her gün farklı bir masada polisin faaliyetlerine katılıyordum. Trabzon’da ahlak masasının bir otel baskınındaydık. Otelin kapısı kapalıydı! Kapıyı beş dakika sonra açtılar. İkinci katta uzun bir koridor ve iki tarafında odalar vardı. Sol taraftaki odaların tamamında yarı çıplak Rus kadınları, sağ taraftaki odaların tamamında yarı çıplak Türk erkekleri vardı! Bir odada, 60 yaşlarında sakallı bir kişi seccadeyi sermiş namaz kılıyordu. Namazını bitirmesini bekledim ve “Namaz kılmak için daha düzgün bir mekân bulamadın mı?” diye sordum. “Bu otelin nesi var? Ben her Trabzon’a gelişimde burada kalırım. Bir kötülüğünü görmedim” diye cevap verdi...
* * *
Milletin içinden birkaç kişinin, namazı bile hırsızlığa hatta fuhuşa örtü haline getirdiği bir ülkede, rüşvet şampiyonlarına ihracat ödüllerini bakanlar veriyorsa, evde ayakkabı kutularında, yatak odası kasalarında veya bodrumda saklanan paralar ortaya çıkarılınca bile kimse yargılanamıyor, hatta el konulan rüşvet paraları iade ediliyorsa, eski cumhurbaşkanı, rüşvet paralarının veya sıfırlanan paraların hayır işi için ayrılan paralar olduğuna inandığını söyleyebiliyorsa, adalet sarayını yağmur basmış, insanlar boğulma tehlikesi atlatmış çok mu?
* * *
Adaletin boğulması yüzünden Türkiye boğuluyor, farkında değil misiniz?
Geçici Meclis Başkanı Deniz Baykal, “Uzun bir tek parti yönetimine dayanan iktidar döneminin acı tatlı deneyimleri sonucunda milletimizin kararı, uzlaşmak el birliği, iş birliği yaparak yönetmek doğrultusunda olmuştur. Elbette uzlaşma temelinde hukuk olacaktır, ahlak olacaktır, yurtseverlik olacaktır” dedi.
Uzlaşmanın temeli, “çalayiler ama namaz da kılayiler” kabulü, bununla birlikte polis ve yargının paralelleştirilmesi ve Oslo ve Dolmabahçe’de bölücülük idi...
Yeni koalisyon için aranan şart da “çözüm süreci” denilen çözülmenin devam etmesi değil mi?