Uygar toplumlarda insanlar daha mutlu

Uygar toplum, kültürlü ve eğitimli nüfusa sahip, fikir, sanat ve endüstri ve bilgi alanlarında gelişme göstermiş bir toplum demektir..

Demokrasi, laiklik ve hukuk düzeni, uygar toplum olmanın vazgeçilmez şartlarıdır.

Uygar toplumda demokrasi hakim olduğu için, vatandaşlar siyasi tercihler yoluyla isteklerini daha kolay yansıtabilir. Yine demokrasi içinde hoşgörü olduğu için, toplumda kutuplaşma ve kamplaşma olmaz.

Uygar toplum ancak ve ancak, bireyin hukuki, ekonomik ve sosyal haklarının en üst düzeyde tutulduğu, devlet olanaklarının toplumun kalkınması ve ülkenin sosyal gelişmesi için kullanıldığı, siyasi tercihlere dolaylı veya dolaysız etki ve müdahalenin olmadığı, çoğunluğun azınlığa tahakküm edemediği, millî değerlerin ve ulusal çıkarların ön planda tutulduğu bir demokrasi anlayışı içinde daha güçlü olacaktır.

Uygar toplumlarda laikliğin de dine karşı bir duruş olarak algılanması değil, dini tahakküme ve istibdada ve inanç istismarına karşı bir duruş olarak algılanması gerekir. Laikliğin olmadığı bir ülkede demokrasinin de olmayacağı çok açıktır. İslam dini bünyesinde, ibadet yanında sosyal ilişkileri yöneten yasaları da barındırır. Laiklik, hem dinin siyasi amaçla istismarını önler, hem de dinin devlet işlerinden ve yönetimden uzak tutularak daha saygın kalmasını sağlar. Kaldı ki uygulamada halkı Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan demokrasinin olmayacağı denenmiş bir gerçektir.

Hukukun evrensel fonksiyonu, toplumsal yaşamı düzenleyip insanların barış ve güvenlik içinde bir arada yaşamalarını sağlamaktır. Hukukun idesi ve ideali adalettir. Adalet, "bir eşitlik düşüncesi"dir.

Hukuk ve adaleti siyasi etkiden ve siyasi vesayetten uzak tutmanın yolu da halkın bilinçlenmesinden ve siyasi süreç içinde doğrudan denetim yapmasından geçer. Adaletin geçmişin bir rövanşı olarak dizayn edilmesi, barış ve güvenlik için tehdittir. Toplumsal ayrışma yaratır. Bu çerçevede Türkiye'de hukuk, yargı ve adaletin insanları mutlu eden, rahatlatan toplumu ferahlatan bir alan olmasını sağlamak her yurttaşın görevidir. Özetle hukuk ve adalet olmadan uygar toplum olunmaz.

Ekonomik anlamda da uygar toplumlarda, fert başına gelir çok yüksek olmasa da insan refahı daha yüksektir... Zira bu toplumlarda mevcut kaynaklar daha rasyonel, daha verimli kullanılır... Bu anlamda Kayaköy örneği çok anlamlı bir örnektir.

Fethiye'de Kayaköy'de yaşayan Rumlar mübadele sırasında, elli-altmış yıl önce gönderilmiş. Kayaköy bir dağın eteğinde yamaca kurulmuş. Yamaca kurulmasında anlaşılan iki amaç gözetilmiş...

Birisi; halk, ovanın düz ve verimli alanlarına ev yapmak yerine, buraları ekip-biçmiş. Üstelik, bir zeytin ağacı ekmişse, zeytin ağacının altına ve ağaca sarılacak şekilde, bir de asma ekmiş.

İkincisi; hem selden, hem de düşmandan korunmak açısından daha avantajlı olduğundan, evleri yamaca yapmışlar.

Biz ise yerleştikten sonra, Kayaköy'ü harabe olarak bırakmışız. Düz ovalara evler, kebapçılar yapmışız. Ekecek-biçecek yer bırakmamışız...

Eğer uygar bir toplum olabilseydik, ovayı ve dağı aynen eski yerleşenler gibi verimli kullanırdık.

Yine uygar toplumlarda "sosyal fayda, sosyal maliyet" bilinci oluşmuştur. Bu nedenle, kimse kimseye zarar vermez.

Yazarın Diğer Yazıları