Ukrayna: AB’nin stratejik körlüğü
Moskova’nın Ukrayna üzerinde askeri baskı kurmak, Kırım’ı ilhak etmek gibi bir planı yoktu. Rusya için Ukrayna, askeri, politik ve ekonomik strateji anlamında olduğu kadar tarihsel anlamda da çok önemli olmakla beraber, Moskova Ukrayna’nın bağımsızlığını kabul etmiş, Kırım’ın Ukrayna’nın parçası olduğu gerçeğini çok sevmese da kabul etmişti. Moskova açısından en ideal çözüm Ukrayna ile iyi ilişkilerin sürmesi idi. Moskova için iyi ilişkilerin ön koşulu, Ukrayna’nın Batı ile herhangi bir kurumsal ittifak içine girmemesi, NATO veya AB’ye üye olmaması idi. Üniter bir devlet olan Ukrayna’nın federal bir devlete dönüşmesi, Rusya’nın arzu ettiği ancak iyi ilişkiler için koşul haline getirmediği bir proje olarak hep var oldu.
Ancak Avrupa Birliği’nin Ukrayna’nın Rusya için ne anlama geldiği değerlendirmesini yapmadan Ukrayna’da halk hareketleri sonrasında iktidarları Ukrayna için bir siyasal intihar anlamını taşıyan Ukraynalı faşistler ile işbirliği yaparak, Rusya’yı Ukrayna’da saf dışı etme yoluna gittiler. Oysa, Ukrayna’da halk gösterileri başlamadan önce Ukrayna-AB görüşmeleri ile Ukrayna-Rusya görüşmelerinin ortaya çıkardığı gerçek, Rusya’nın Ukrayna için AB’den çok daha fazla bedel ödemeye hazır olduğuydu. Ukrayna’da gösterilerin sonlandırılması için yapılan anlaşmaya sadık kalmayarak mevcut başkan Viktor Yanukoviç’in Fransa-Polonya desteği ile devrilmesi ve sadece Rusya değil, Rus aleyhtarı olan yeni yönetim, Moskova ile iplerin kopmasına neden oldu. Bu gelişme Avrupa Birliği’nin stratejik körlüğünün bir neticesidir. Moskova’nın atabileceği karşı adımı hesaplamadan ve bu adımı engelleyecek güce sahip olmadan Rusya’yı kışkırtmak hiç akıllıca bir adım olmamıştır.
AB ekonomik krizden çıkmak için çabalıyor. Öte yandan İskoçya, Katolonya, başta olmak üzere parçalanma süreci içinde ve bu durum AB’nin geleceği üzerinde de baskı oluşturuyor. Aynı zamanda Almanya başta olmak üzere bir çok AB ülkesi Rus enerjisine bağlı. Bu hesaplamayı yapan Moskova çok rahat bir adım atarak, Kırım’ı 19. Yüzyıl politikaları ile ilhak etmiştir. Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı ile şimdilik sonuçlanan süreç krizin çıkmasından Ukrayna’da AB’nin ittifak yaptığı güçlere kadar stratejik körlük, AB’nin ortaya çıkardığı stratejik anlamda felaket, durumu temizlemeye gelen ABD’nin ise stratejik topallık içinde olduğudur. Tek kutuplu dünya düzeninin bittiği bilinci içinde geri çekilme ve Asya-Pasifik merkezli bir dünyada yeniden konuşlanma süreci içinde olan ABD, Rusya’nın bu adımına AB üyesi ülkelerin ekonomik ambargo konusunda dahi isteksiz davrandıkları bir ortamda çok fazla angaje olmak istemediğini göstermiştir.
AB’nin, Ukrayna’da neden olduğu krizi derinleştirecek adımlar atmaya devam ettiği görülmektedir. Ukrayna’yı AB’ye toprak bütünlüğünü güvence altına almak için kabul etmek, sorunu çözemeyecek daha da derinleştirecektir. Oysa, Kırım’ı ilhak eden Moskova, Ukrayna’nın Batı ile Rusya arasında tampon bir ülke olarak kalması ve üniter devletten federal devlete dönmesi koşulu ile Kırım’ı Ukrayna’ya geri verebilir.
Bu aşamada yapılması gereken tansiyonun yükselmesine neden olabilecek her adımdan kaçınmak olacaktır. AB-Ukrayna ilişkileri, üyelik süreci dışında değerlendirilmelidir. Ukrayna’daki faşist iktidarı tasfiye edecek, uluslar arası gözetim içinde erken genel seçimler bir an önce gerçekleştirilmelidir. Kırım’ın Ukrayna’daki seçimlerde oy kullanması sağlanmalıdır. Yeni seçimler ile oluşacak parlamento yeni bir anayasa yapacak parlamento olmalıdır.