Ucuz etin yahnisi
Süper Kupa maçını iki ayrı kategoride değerlendirmek istiyorum. İlki, yenilgiyi alan Şenol Güneş değil başkan Fikret Orman'dır. Göreve geldiği günden bu yana transfer işlerini "ucuz kurban pazarlığı"na dönüştürdü. Göndermede çok iyi, satın almada kötü. Arada bir şeyler yakalarsa "tuttu" diyoruz. Teknik direktör ise çaresiz. Kadroyu bildirim vaktine kadar, soyunma odasının kapısına bakıyor. "Kim girecek" diye. Oysa Jeremain Lens tribündeydi. Anderson Talisca'nın durumu da bir başka sorun. O da "al oynat ve parlat"lardan. Çabaların karşılığını mal sahibi alıyor. Amaçları daha fazla kazanmak. Bu yolda her türlü üç kağıt serbest. Bizim yaptığımız sadece fiyat artırmak. Yani elimizde kalan "ucuz etin yahnisi". Bu önemli maçtan bir gün önce Ömer Üründül'ün söyledikleri kulaklara küpe olmalı; "En önemli şey stoperlerin uyumunu sağlamak". Beşiktaş'ta bu yoktu. Sonuç ortada. Bu arada maçı tribünden izleyen Lucescu'ya sormak lazım; Beşiktaş'ta kadroya alacak futbolcu buldu mu?
Bu sene durum geçmiş iki yıldan farklı. Kupalara en az dört çift el yapışacak. Buna Başakşehir'i de eklersek iddialı takım sayısı daha fazla olacaktır.
Kan gövdeyi götürür
Yeni Samsun Stadı'ndaki güvenlik önlemleri bir başka rezaletti. Patlayıcı-çatlayıcılar yine sokulmuştu. Sahaya defalarca girilmesine rağmen oyun tatil edilmedi. Kelebek denilen iç organları parçalayıcı bile sahaya sokuldu. Bu nasıl tedbir? Antalya'daki Göztepe-Eskişehir maçının uyarlaması izlendi. Gelelim hakem Fırat Aydınus'a. Sahanın ikinci defa işgalinde niye soyunma odasına gitmedi. "Ne olursa olsun maçı bitir" talimatı aldığı kesin. Peki bu müsabakanın sonunda ağır fatura ödeneceğini görmedi mi? Futbolun yeni yeni ön plana çıktığı kentlerin insanları iyice holiganlaştı. Bu da bir gerçek.
Bazı uyarılarım çiçeği burnunda Gençlik ve Spor Bakanı'na. Osman Aşkın Bak'ın daima olumlu bakan boncuk mavisi gözlerinin bu kez bulandığını fark ettik. Artık durum farklı. Karşısındakiler iyi niyetli değil. Futbolun militanlarıyla uğraşmak zorunda. Güçler arasında ne kadar iyi iş birliği sağlarsa sorunsuz bir dönem yaşanır.
Yayın tarafı
Dikkat edin "o iyiydi, bu kötüydü" konusuna pek girmedim. "Bu penaltı yapılır mıydı?" demedim. Sonuçta, Beşiktaş beşinci kez final oynadığı Süper Kupa'yı dördüncü defa kaybetti. Yayını yine aynı grup üstlendi. a Spor pişirdi, atv yedi. Aynı kökün iki ekranı, öncesi ve sonrasıyla iyi paslaştılar. Ender Bilgin anlatımda, Erman Toroğlu yorumda öne çıktılar. Toroğlu'nun başlama düdüğünden önce söylediği sözler günün esprisi oldu. Tribündeki Lens'i gösterip "Birileri çıkıp -bir gün herkes Fenerbahçeli olacak- demişti. Görüyorum ki, bu defa -Beşiktaşlı olacak-a dönüşmüş vaziyette" dedi.
***
Aynı konuya devam
TSYD'nin Ankara turnuvası da tamamlandı. Bu kurgunun İstanbul ayağını unutmak mümkün değil. Tıklım tıklım dolu tribünler önündeki maçlar önemliydi. Derneğin aldığı paraya göz diken bir kulüp başkanı yüzünden bu organizasyon öldürüldü. Bir yerde medyaya da gözdağı verilmiş oldu. Dileriz, o başkan misyonunu bir an önce tamamlar, "yeniden doğuş"u izleriz.
Yine Ankara'daki maçlara dönecek olursak, TRT bu işin naklen yayınını götürdü. Bu anlamda sıkıntı olmadı. Aslında takımların durumunu tahlil için erken. Yine de dört ekip içerisinde Karabükspor'u beğendim. İçlerinden Malatyaspor'un durumu ışık vermedi. Ertuğrul Sağlam'a mesajım, daha dikkatli olması. "Erken havlu atma" riski var.
***
Müthiş bir Bakan
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan CNNTURK'teydi. Yine havaalanları öncelikli önemli bilgiler aktardı. İnşaatı hazırlanan yerlerin seçimini beğendim. Verdiği bir sözü de tüm medya gibi kayda geçtim; "Atatürk Havalimanı'nın yerine bina yaptırmayacağız". Yani, ranta teslim etmeyeceğiz dedi. Dilerim bu sözde durulur. Ataköy'deki yeni yağmaları gördükçe şüphem var.
Bakan Arslan gerçekten başarılı. Binali Yıldırım'ın müsteşarlığı döneminde bunu zaten ispatlamıştı. Temposu artarak devam ediyor. Tren ve diğer ulaşım hizmetlerinde de aynı şeyler gözlemleniyor. Şimdi büyükşehirlere de müdahaleye başladı. Ankara dışında vaziyet güzel. Ulaştırma Bakanı'ndan özel bir ricam var. "Dunya" öncelikli pek çok kelimeyi doğru telaffuz edemiyor. Bu çok mu zor? Hüseyin Movit'e beş dakika ayırması yeter. Son notum Hakan Çelik'e; "İyi gidiyor".