Uçak hazır mı Bilal?!
Şu andaki iddialar, Recep T. Erdoğan’ı, kesinlikle Yüce Divan’a götürecek cinsten... Ama seçimden hemen sonra, ama daha sonra.
Ak Parti’deki 318 milletvekilinin içinde Allah korkusu taşıyan kimse yok mu? R. T. Erdoğan hakkındaki iddialara nasıl razı olabiliyorlar? Razı olmaları mümkün değil; insan tabiatına aykırı... Daha ne kadar susacaklar? Sanırım seçimi bekliyorlar. Seçime gidilirken “itirazcı” olmak istemiyorlar.
Abdullah Öcalan’la birlikte yürüyebilme uğruna, ayak bağı gördüğü için İçişleri Bakanlığı’ndan aldığı en yakın arkadaşı İdris Naim Şahin, 17 Aralık’ta pislikler ortaya saçılınca, partisinden istifasını vermişti; şimdi olup bitenleri anlatıyor. Recep T. Erdoğan 45 yıllık arkadaşı için bile, “Onun da kaseti var...” diyebiliyor. Diğer milletvekilleri şimdilik böyle suçlamalara maruz kalmak istemiyor olabilirler.
R. T. Erdoğan, Meclis grubunu seçimden sonra da kenetlemek istiyorsa, “Ne iddianız varsa araştırın, Telefon kayıtları mı, görüntü mü, ne ise hepsini araştırın... Yolu da ben açacağım’85 Alnım ak!” diyebilmeli...
“Alnım ak!” diyebilmek için bekledi; kayıtları silmek istedi; mümkün olmadı, bakanların fezlekelerini kırpa kırpa temize çıkartmak istedi, yine olmadı... Tapeler döküldükçe dökülüyor. Bütün konuşmaların, bütün olup bitenlerin gerçekliği veya yalanlığı açıklığa kavuşturulmalı.
Aşağıdaki sözler eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’un. R. T. Erdoğan’a açık mektup yazıyor:
“Suçsuzluğunuzu kanıtlarsanız, haklılığın hem tadını çıkarır ve hem de çok güçlenirsiniz. Ama yargıdan kaçarsanız, hakkınızdaki iddiaları yaşam boyu sırtınızda bir kambur gibi taşır; tarihe de öyle geçersiniz. Hukuk, dedikodularla uğraşmaz; gevezelik yapmaz. Olayı doğrulayan kanıtlarla uğraşır.” (Zaman, 25 Mart 2014).
R. T. Erdoğan, hukukî bilgisi ve tecrübesi herkesin malûmu Prof. Dr. Sami Selçuk’un mektubunu, kendisinin “Paralel Yapı’nın yayın organı” dediği bir gazetede yayınlanmasını bahane ederek “kasıtlı” görebilir ama bütün hukukçular eminim Hoca’nın görüşünde birleşeceklerdir.
“Aklanma”nın tek yolu seçim değil, hukuktur; isterse yüzde 90 oy alsın.
Kuzey Kore’nin başındaki oğlan geçen gün ülkesinde seçime gitti; kendisine çıkan oy yüzde 100. Ama bu oğlan dünyanın en gaddar diktatörü... Eniştesini cezalandırmak için köpeklere yedirdi ve bununla övünüyor. İnsanların hiçbir söz hakkı bulunmuyor. Mutlak itaat esas. Kuzey Koreliler gerçekten bu oğlanı seviyorlar; çünkü bir başka yönetim şeklinden haberleri yok; temyiz melekeleri köreltilmiş!
“Eş devlet” görüntümüz giderek yaygınlaşmakla beraber insanlarımız kıyas yapma imkânına sahipler. Dünyayı tanıyoruz. R. T. Erdoğan, ülkemizi dünyaya kapatmak istese dahi halkı emrine ram edemeyecek...
“Ulu’l-emre uyun, sevaptır. Devleti yöneten ‘mü’min’ne halt ederse etsin...” demeye getiren 110 ilâhiyatçının R. T. Erdoğan’ı kurtarma çabası da yetmeyecek... (Bu vahim bildiri üzerinde duracağım.)
“Uçak hazır mı Bilâl?!”
“Nereye gideceğiz babacığım? Kaçıyor muyuz?”
“Yok oğlum, ağbin Burak İsviçreli sevgilisiyle kavga etmiş. Ben de yeni tapelerden öğrendim. Kızın gönlünü almamız lâzım. İsviçre’ye gideceğiz!”