Türkiye'yi güneyden kuşatma girişimi!
Barzani'nin yıllardır planladığı ve eyleme geçirdiği referanduma ilişkin önemli gelişmeler yaşanıyor. Bölge üzerindeki tasarrufları doğrudan sınırları etkileyen küresel güçler söylemlerini değiştirmeye başladı.
Geçen hafta yazılı basın açıklaması yapan ABD Dışişleri Bakanlığı "referandum meşru değildir" demişti. Önceki gün ise aynı Dışişleri Bakanlığı bambaşka bir açıklama yaparak "tarafları masaya davet ediyoruz" dedi.
ABD Dışişleri sözcüsü Heather Nauert'in açıklaması, 1990'lı yılların başında Irak'ın kuzeyine yönelik söylemleri andırıyor. O dönemde BM üzerinden Irak'ın kuzeyini karıştıran ABD, 36. paralel sonrasını uçuşa yasak bölge ilan ederek Irak'ı Barzani ve Talabani'ye pay etmişti.
2003'de terörü bahane ederek petrolleri ele geçiren ABD, en büyük desteği Barzani ve Talabani'ye verdi. Devletin başı Talabani'nin, Irak'ın kuzeyi ise Barzani'nin oldu. Her iki ABD müdahalesinden en büyük zararı önce Irak halkı sonra Türkiye gördü.
Çünkü I. Körfez müdahalesinde sınırlara dayanan ve Saddam'dan kaçan 300 binin üzerinde Kürt, uluslararası kamuoyunun baskısıyla Türkiye'ye alındı, sonrasında hepsi vatandaş yapıldı. Halbuki bu gruplar için güvenli bir bölge oluşturulup denetimi BM'ye verilebilirdi.
Plan bambaşkaydı... Gelen Kürtlerin büyük bir bölümü kültürel ve dil yönünden Türkiye'den tamamen ayrıydılar. Entegrasyon sağlanamadı. Sonrasında bu büyük kitleler PKK terörünün patlamasına neden oldu. Öcalan'a verilen talimatla da bu kitle kullanılarak Türk-Kürt savaşının çıkartılması, terörün şehirlere yayılması planlandı.
O zamanki devlet aklı, millet iradesiyle birleşince bu ortama müsaade edilmedi. 1995 sonrasında PKK'nın çöküş sürecine şahit olduk. 2003'te başlayan ABD müdahalesi bu çöküşü tam tersine çevirdi. 2003 sonrasında özellikle Irak'ın kuzeyinde yaşam alanı bulan PKK, Barzani'nin kontrol ettiği bölgede yeniden gelişmeye, büyümeye başladı.
2002'de Türk siyasetindeki değişim bir süre sonra devlet aklının da uygulama metotlarının değişmesine yol açacaktı. Özellikle Ahmet Davutoğlu'nun dış politikadaki etkinleşmesi ve teorisini uygulamaya başlaması 1991'den sonraki ikinci büyük hataya yol açtı. Barzani ve Talabani de artık ABD gibi Türkiye'nin de müttefiki haline geldi. İş, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Barzani'nin peşmergelerini "eğit-donat" kapsamında silahlandırmasına kadar gitti.
Maksat petrol ticaretinin geliştirilmesi, "geçmişin şahin politikalarının" terk edilmesiydi. Tam da bu dönemde başlayan çözüm süreci devlet aklının tamamen yitirilmesine yol açtı.
Günler, aylar ve yıllar sonra bugünkü tabloya geldik.
***
Barzani, bin yıllık Türkmenli coğrafyasını da işgal etmiş durumda. Türk yurdu Kerkük'te devlet binalarına sözde Kürdistan bayrakları asılıyor, okullarda Barzani'nin eğitim sistemi uygulanıyor. Peşmergenin elindeki silahlara her geçen gün yenileri ekleniyor.
Korsan referandum ile bölgedeki talandan "devletleşme" sürecine geçiş başladı.
Bu kapsamda ABD'den sonra Rusya'dan gelen açıklama dikkatle okunmalı. Putin "Irak'ın kuzeyine uygulanacak bir ambargo petrol fiyatlarını patlatır, dikkatli olunmalı" diyerek ekonomik yaptırımlara müsaade edilmeyeceğinin mesajını verdi.
Böyle bir tabloda AKP'nin birçok bölge milletvekili de Barzani'nin referandumunu desteklediklerini beyan etmeye devam ediyor. Bu söylemlere ve girişimlere rağmen AKP'den herhangi bir parti içi ihraç, soruşturma, düzeltme gelmiyor. Oysa geçtiğimiz günlerde Melih Gökçek'i eleştirdiği için Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı anında istifa ettirildi.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bölge milletvekillerinden farklı bir söylem içerisinde. Erdoğan'ın söylemlerinde geçmişe oranla ciddi bir değişim var. Geçmişte "aşırı milliyetçi/şahin" diyerek eleştirdiği söylemleri bizzat kendisi kullanıyor.
Dün yaptığı açıklamada "Türkiye'yi güneyden kuşatmak istiyorlar. Ülkemizin içini de kapsayan büyük bir oyun var ama bunu da bozacağız. Gizli saklı yok. Birileri (Barzani) çocukluk düşlerini gerçekleştirecek diye tüm bölgenin güvenliğinin tehlikeye atılmasına izin vermeyiz. Referandum denilen olay bir sebeptir. Netice bundan sonrasıdır. İş bitmedi. Etrafında İran, Türkiye, Suriye, Irak var. Nasıl çıkacaksın? Sınırlar da hava sahaları da kapatılacak."
Erdoğan'ın bu sözleri tespittir, doğrudur, çarpıcıdır. Türkiye güneyden kuşatılmak isteniyor ve bu durum ülkemizin içini de kapsıyor. İran ile başlayan müzakere ve eş zamanlı karar alma mekanizması kesinlikle terk edilmemelidir.
AKP gerçekten samimiyse, parti teşkilatları içinde Barzani'yi destekleyen kadrolar ve milletvekilleri hakkında işlem başlatılmalı, Erdoğan'ın sözleri eyleme dökmelidir. Göstermelik olarak 6 aylığına sınırları kapatıp, bir süre sonra da uçuşları başlatırsak, tıpkı bugünkü gibi telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşırız.