Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Türkiye'yi en hassas yerinden vurmak!

Aslında her şey ABD'nin PKK/PYD'yi sözde stratejik müttefiki olan Türkiye'ye tercih etmesiyle başlamıştı. ABD neredeyse Türkiye'yi güneyden kuşatacak olan Barzani/PYD/PKK koridorunu tamamlamak üzereydi. Yabancılaşmış yerli unsurlarını kullanan ABD, Ergenekon/Balyoz davalarıyla TSK'nın, 15 Temmuz darbe girişimiyle de T.C. devletinin kolunu bükmeyi denedi ve başaramadı.

ABD'nin öfkesi!

Suriye'nin kuzeyinde tamamlanmak üzere olan İsrail/ABD/PKK/PYD koridoru oyununu Türkiye Afrin, Fırat Kalkanı operasyonlarıyla bozunca ABD alabildiğine hırçınlaştı. Türkiye'nin Rusya ve İran'la geliştirdiği ilişkiler ise durumu ABD için kontrolden çıkarmaya yetti.

ABD'nin amacı Türkiye'yi Anadolu havzasına hapsetmekti. Ancak bu şekilde İsrail'in güvenliği sağlanabilir, ABD'nin kontrolü bölgede somut hale gelirdi.

Suriye'de kabuğunun dışına çıkan Türkiye, ABD'yi öfkelendirdi.

Daha bundan üç yıl önce bölgeden Süleyman Şah Türbesini taşıyan Türkiye'nin bu tavrı ABD'yi şaşırttı. ABD bu kez var gücüyle PKK/PYD'yi silahlandırmaya başladı.

ABD ile Türkiye arasında düne kadar birçoğu olmayan YPG, FETÖ, F-35, Halkbank ve Hakan Atilla, İran'a ambargo gibi sorunlar kurgulandı.

ABD, 15 Temmuz darbe girişiminin bir numaralı failini Türkiye'ye vermediği gibi Türkiye'yi ekonomik yönden kıskaca almak, her anlamda köşeye sıkıştırmak için, Hakan Attila davasını kurguladı. Hatta Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanının korumalarına yönelik olarak tutuklama kararı bile çıkarttı.

ABD, 15 Temmuz'da suçüstü yakalanmanın telaşı içinde Türkiye-ABD ilişkilerini bir anda Rahip Brunson davasına indirgedi.

İzmir'de görülen rahip Andrew Brunson davası ABD için bahaneydi. Dünya kamuoyu önünde rahip Brunson üzerinden Türkiye'nin bileğini bükmek için ABD Türkiye'ye ültimatom üstüne ültimatom vermeye başladı.

Türkiye'deki yargı Hakan Atilla davasından çok daha adil davranarak papazın adli kontrol şartıyla ev hapsinde alınmasına hükmetti. Mahkemenin bu kararına Trump, "ABD'nin Andrew Brunson'ın tutukluluğu nedeniyle Türkiye'ye büyük yaptırımlar uygulayacağını" açıklayarak cevap verdi.

Sonuçta Beyaz Saray, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e yaptırım uygulanacağını açıkladı. İşte o gece, uluslararası piyasalarda dolar kuru ilk kez 5 TL eşiğini geçti.

İşin ilginç yanı Türkiye'den bir heyet ABD ile konuyu müzakere etmek üzere ABD'ye gitmesine ve heyetler arasında görüşmeler sürmesine karşın ABD'nin PYD'ye 200 araçlık silah yardımı yaptığı haberleri gelmesidir. Bu gelişme ABD için önemli olanın Rahip değil jeopolitik olduğunu ortaya koyuyor.

Atatürk ne demişti?

ABD en hassas yerinden Türkiye'ye vuruyor. Ekonomik kırılganlık Türkiye'nin en büyük hassasiyetidir.

ABD ile Brunson krizinin başlamasından bu yana Türk Lirası'nın uğradığı değer kaybı, yüzde 10 dolayındadır. Dolardaki tırmanış tek başına ele alındığında bile döviz kurunun Türk-ABD ilişkilerinin yansıması haline geldiğini göstermektedir.

Türk ekonomisi sağlam bir zemin üzerine oturuyor olsaydı, muhtemelen bu tür sarsıntılar çok daha düşük düzeyde atlatılırdı. ABD de siyasi yaptırımlarla ekonomik baskı yaratarak sonuç alamayacağını anlamış olurdu.

Ekonomi kırılgan ve bağımlı olunca bundan siyaset doğrudan etkileniyor.

Haklı olarak Türkiye'de artık şu yorum yapılıyor: "Yeni dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinin askeri, stratejik, siyasi, bölgesel boyutlarına bir de döviz kuru faktörü eklenmiş bulunmaktadır. İlişkilerde nasıl bir İncirlik faktörü varsa, bir de kur faktörü var artık."

Türkiye'nin 60 milyar dolara dayanan cari açığı, 100 milyar liraya giden bütçe açığı ve 500 milyar dolara ramak kalan bir dış borç stoku var. Bu durum etkiyi kaçınılmaz ve dayanılmaz kılıyor.

Sahi Atatürk; "Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferler ile taçlandırılmazlarsa elde edilen zaferler kalıcı olamaz" dememiş miydi?

Yazarın Diğer Yazıları