Türkiye’yi bitiren davranış festivali!
Üsküdar Üniversitesi, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün desteğiyle, Nisan ayında “Davranış Bilimleri Festivali” düzenleyecek. Konu ile ilgili protokol, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız arasında imzalandı. Tarhan, festival konusu olarak “yapay zekâ”yı seçtiklerini bildirirken, “Bütün üniversitelerin kendi alanlarında bir fikir festivali yapmasında fayda var. Bu festival, müzik, sanat, sosyal bilimler, teknik bilimler ve bütün bilimleri içine alacak bir festival olacak” dedi.
***
Mesela, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, “Cumhuriyet tarihinde hâkim, savcı ve avukatların davranış modelleri” diye bir festival yapabilir! Hukuk öğrencileri, konuyla ilgili davranış modellerini tiyatro eserleri ile sergileyebilir. Eserlerinde her mesleği hakkıyla inceleyen Levent Kırca ve Ferhan Şensoy gibi profesyonellerden de yardım alabilirler. Çünkü sanatçılar, toplum psikolojisini veya sosyolojisini, ülkeyi yönetenlerden iyi biliyor. Barolar Birliği, herhalde bu sebeple hukukçu-sanatçı buluşmasını gerçekleştirdi.
Mesela, “İmam-hatip lisesi mezunu bir çocuktan, ayakkabı kutularına 4.5 milyon dolar saklayan bir genel müdür nasıl yetiştirilir?” sorusu, üzerinde hem psikolojik, hem sosyolojik eserler verilecek bir konu olduğu gibi aynı zamanda İlahiyat’ın ve elbette hukukun kapsama alanına da girer.v
Aslında Hukuk Fakültesi, bu festivali Sosyoloji, Psikoloji, İktisat, Güzel Sanatlar ve Gazetecilik gibi bölümlerle birlikte düzenlerse ve gençler özgür bırakılırsa, Türkiye’nin gerçek fotoğrafını yüzümüze çarpacaklarından emin olabilirsiniz!
***
Gelelim işin medya boyutuna! Bu alanda festival düzenlemeye gerek yoktur. Çünkü son yıllarda medya, tam bir davranış festivali yaşamaktadır. Herkes kendi karakterini bütün çıplaklığıyla sergilemektedir. Mesela, banka müdürü, “Ben o paraları, imam-hatip lisesi yaptırmak için sakladım, bağış parasıdır” dediği; yine yatak odasında altı kasa, bir para sayma makinesi ve 1.5 milyon dolar para bulunan gencin babası olan İçişleri Bakanı “Benim oğlum biraz pintidir. Kasaları bu sebeple eve taşıdı” dediği halde, gazeteci ve köşe yazarı geçinen soytarılar hâlâ, “Bunları eve polis yerleştirdi” diye yazabiliyor ve bu adamlar televizyonlarda “görüşlerine başvurulan uzmanlar” olarak değerlendiriliyor. Devleti yöneten adamlar, kendi milli ordularına birlikte kumpas kurdukları halde şimdi işin sorumluluğunu sadece bir cemaatin üstüne yüklemeye çabalarken medyadaki adamları da dün kardeş dediği insanlara bugün terörist diye afkuruyor!
Siyasette yükselmenin en iyi yolu, lidere yalakalık yapmak veya liderin hatalarını kapatmak iken medyada yükselmenin ve para kazanmanın yolu da aynı işi medyada yaparak, patronunun gazetecilik dışındaki çıkarlarını korumak oldu! Gerçek gazeteciler, bu sebeple işsiz kalmaya başladı.
İkiyüzlülük, riyakârlık, yalakalık, şerefsizlik, medyada geçer akçe oldu yahu!
Tabii hırsızın sultan olduğu yerde az bile...
***
İbni Haldun, yüzyıllar öncesinden diyor ki, “Bil ki, devlet olmazsa olmaz iki temel üzerinde kuruludur. Birincisi asker (ordu) olarak ifade edilen güç, kuvvet ve asabiyettir. İkincisi ise askeri ayakta tutan ve devletin ihtiyaçlarını gideren mal ve paradır. İşte devlette görülecek bozulma bu iki temelden başlar.”
İktidar, emniyet ve yargıya yerleştirdiği cemaatin adamlarını kullanarak orduyu bozdu. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi soruşturmalar, kovuşturmalar da tam bir festival değil miydi! İktidar şimdi de orduyu çökertmek için kullandığı adamları harcıyor ama kendisi de “gömüldüğü lüks ve safahat sebebiyle” yok olmanın eşiğine geldi. Bu yüzden, Suriye ve Irak sınırlarında olduğu gibi “ülkenin sınırlarının korunması” da zorlaştı.