Türkiye’den “toprak talep” edilecek!
Ermeni varlığı ve tehlikesi aslında Orta Doğu’yu yakından ilgilendiriyor. Çoğu Orta Doğu ülkelerinde, Ermenilerin bulunduğunu ve burada etkin olduklarını unutmamak gerekiyor.
Ermeni diasporasının “kalleşliği”ni sık sık dile getirmenin elbette “zorunlu” nedenleri doğuyor.
Her şeyden önce; Ermenilerin 2015 hazırlıklarına, şimdiden önlem almak için, Türk kamuoyunu uyandırmak görevini, medyanın “ciddi” bir şekilde üstlenmesi icap ediyor.
Gerçi, “zavallı” medyamız “iktidarın borazanı” olması dışında, pek bir olaya, soruna ve gelişmeye aldırmıyor.
Var mısın yok musun, “Esad devrilmeli” diye manşetler atmak, haberler vermek, yorumlarda bulunmak, sanki tek görevleri oluyor.
Bu arada, Ermenilerin özellikle diasporası, akıl almaz cüret ve küstahlıklarla, yalanlarını yeniden dünyaya yayıyor ve kabul ettirmeye çalışıyor.
Tarihi gerçeklerin, diasporanın anlattığı gibi olmadığını, dünyaya belgelerle açıklamanın zamanı yaşanıyor.
Gerçekte de, sözde soykırımı dünyaya yaymak ve kabul ettirmek isteyen Ermeni diasporasının yalanları karşısında, ne yazık ki oldum olası, cılız savunmalarla “pasif” kalınıyor.
Azgın Ermeni kampanyalarına “sürekli” karşılık vermek öne çıkıyor.
Türkiye’nin beklenen siyasi girişlerinin yanı sıra, medyanın da bıkıp usanmadan gerçekleri açıklaması hatta kampanyalar açması bekleniyor.
Zaman zaman sesler çıkıyorsa da, dünyayı etkilemeye asla yetmiyor.
Aslında, tarihi gerçekleri hiç kimsenin örtemediği, “Milleti Sadıka”nın Osmanlıya isyan ederek ordusunu da arkadan vurduğu gerçeğini dünyaya kabul ettirmemizin zamanı geçiyor.
Öte yandan, Ermeni isyanında en az 463 bin Türk ve Kürdün katledilerek toplu mezarlara gömüldüğü bilgileri ve belgeleri Başbakanlık arşivinde duruyor.
Ermenilerin, giriştiği “tedhiş” olaylarının çoğu, arşivlerde bütün vahametiyle dünyaya nedense açılmıyor.
1877-1878 savaşının sonunda Ruslar galip gelerek Osmanlı’ya, Ayastefanos’a, yani Yeşilköy’e geliyor.
Ermeni Patriği gayet keyifli bir şekilde arabasına binerek, Yeşilköy’e gidiyor ‘Bizi Osmanlı’dan koruyun ve kurtarın’ diyor.
Bu olaydan sonra yani 1877’den itibaren, devamlı olarak Ermeniler ayaklanıyor.
En az 100 isyan çıktığı biliniyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, tarih boyu Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğuna karşı ayaklanmaları çatışmaları ve katliamları görülüyor.
Bir bakıma yeni bir Haçlı dayanışması sergileniyor.
Durum açıkça böyle iken ve “gerçekler” arşivlerde yatarken özellikle Ermeni diasporasının her yıl tekrarladığı ve nihayet 2015’te 100 yılı bahane ederek dünyaya kabul ettirmek istediği yalanından sonra, önce “özür diletmek”, “tazminat talep etmek” en sonunda da “toprak talep etmek” gibi haince bir plan peşinde olduğunu, dünyaya belgeleriyle izah etmemiz önem arz ediyor.
Bu süreç için, şimdiden dev kampanyalar başlatıp, çeşitli dillerde broşür, dergi, kitap ve CD dağıtmamız öncelikli yer alıyor.
Türkiye’ye davet edilecek, tarafsız bilim adamlarının katılımıyla seminerler hazırlandıktan sonra, sonuçlarının çeşitli ülkelerde medyaya ulaştırılması, televizyon ve gazetelere reklam verilmesi de öncelikler arasına giriyor.
Hatta, hayati önem taşıyan kampanyanın bütün dünyada ses getirebilmesi için kuvvetli bir “Koordinatör” seçilmesi icap ediyor.
Unutulmamalıdır ki, komşumuz ve neredeyse “dostumuz yapacağımız” Ermenistan’ın Anayasa’sında, bu Anayasa’nın “doğu” Anayasa’sı olduğu, “batı” için de ileride yürürlüğe gireceği yazılıyor.
Yani, Türkiye’nin önemli 6 Osmanlı vilayeti, Sivas’tan Çukurova dahil, Doğu Anadolu Ermenistan’a geçecekmiş gibi bir metin bulunuyor.
Ermenistan’ın niyeti hatta asıl hedefi, Türkiye’yi “soykırımcı” dünyaya kabul ettirip sonra da parçalaması bir gerçekken, bunu görmezlikten gelmek, “gaflet” ve “dalalet” sınırlarını aşıyor.
2015’e çok az bir zaman kaldığını “resmi” kafaların da “kabullenmesi” ve “kavraması” aslında Milli bir görev oluyor.
Özellikle, Ermeni diasporasının faaliyetlerine “dur” demenin yolları artık sadece “diplomasi”den geçmiyor.
Dünya kamuoyuna, gerçekçi belgelerle hitap etmek ve Ermeni yalanını bütünüyle zihinlerden çıkarmanın dönemi Türkiye’yi bekliyor.