Türkiye NATO'dan çıkıp komşularına dönmelidir

Türkiye NATO'dan çıkıp komşularına dönmelidir

Türkiye NATO'dan çıkıp komşularına dönmelidir

Türkiye NATO'dan çıkıp komşularına dönmelidir
Bugünkü konjonktüre baktığınız zaman ABD ile olan ilişkilerinizde biz dost bir ülkenin ilişkileri şeklinde bir yansımayı görmüyoruz

Türkiye, bulunduğu coğrafya nedeniyle Irak, İran, Suriye, Rusya ve  Kafkas Cumhuriyetleri ile de iyi ilişkiler kurmalıdır

Putin, 6 Aralık 2004 tarihinde yaptığı Anıtkabir ziyaretinde 'Atatürk'ün yolundan gidiyoruz' diyerek, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, bazı Türk politikacılarına hatırlatmak ister gibiydi

RUSYA, gerek Avrasya coğrafyasında, gerekse Asya kıtasında önemli hamlelerde bulunurken, özellikle Türkiye ile ilişkilerinde de çok dikkatli bir yol izlemeye özen gösterdi. 5-6 Aralık 2004 tarihlerinde Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 6 Aralık 2004 tarihinde yaptığı Anıtkabir ziyaretinde 'Atatürk'ün yolundan gidiyoruz' diyerek, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, bazı Türk politikacılarına hatırlatmak ister gibiydi.
Rusya ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin 2000'li yıllardaki seyrine baktığımızda ise, karşımıza ilk olarak askeri ilişkilerdeki canlanma dikkatleri çekiyor. Özellikle 2000'li yılların başında Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun Rus Genelkurmayı ile kurduğu sıcak ilişki, daha sonra da devam etti.

Genelkurmay Başkanları arasında imzalanan anlaşma barışa katkıyı amaçladı

14-16 Ocak 2002'de  Türkiye'ye gelen Rusya Genelkurmay Başkanı Anatoli Kvaşnin ile imzalanan askeri işbirliği anlaşması, beklediği yankıyı bulamadı. ABD Genelkurmayı ile imzalanabilecek benzeri bir anlaşma gündeme manşetten girebilecekken, Rusya Genelkurmayı ile yapılan bu anlaşma, gazetelerde dış haberler servisinin hazırladığı küçük bir haber olarak girdi. Ancak iş öyle değildi. 'Askeri Alanda İşbirliği Çerçeve ve Askeri Personel Eğitim İşbirliği Anlaşması', iki Genelkurmay Başkanı arasında imzalandı. İmza töreninde konuşan Orgeneral Kıvrıkoğlu, iki büyük dost ülke silahlı kuvvetleri arasındaki işbirliğini hukuki bir temele oturtmak ve geliştirmek amacıyla, bu anlaşmayı imzalamak üzere bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu söyledi. Karşılıklı çıkar ve iyi niyet esaslarına dayanan bu işbirliğinin, iki ülke arasındaki ilişkilere iyi bir ivme kazandıracağına inandığını belirten Orgeneral Kıvrıkoğlu, bu ilişkilerin iki ülke halkının kaynaşmasına ve dünya barışına da katkıda bulunacağını ifade etti.

Karadeniz'deki işbirliği önemli
'Rusya Federasyonu ve Türkiye arasındaki dostluk ve işbirliğinin bir göstergesi olan bu anlaşmanın, iki ülke silahlı kuvvetlerinin Karadeniz'deki ortak çabalarının, bölge ülkeleri için de güzel bir örnek teşkil edeceğini düşünüyorum. Bu işbirliğini imzalanacak diğer anlaşma ve protokoller takip edecektir' diyen Kıvrıkoğlu'ndan sonra söz alan Orgeneral Kvaşnin ise Türk meslektaşının söylediklerine aynen katıldığını belirtti. Türkiye ve Rusya'ya büyük sorumluluk düştüğünü vurgulayan Orgeneral Kvaşnin, 'Çünkü bizler aynı coğrafya içinde yaşıyoruz. İmzalayacağımız anlaşma, hem askeri eğitim, hem de askeri teknik işbirliğimizin geliştirilmesine katkıda bulunacak.' dedi. Söz konusu anlaşma ile iki ülke arasındaki askeri ilişkilerinin hukuki zemininin oluşturulması ve özellikle askeri ilişkilerin muhtelif alanlarda tesisinin geliştirilmesi öngörüldü. Bu ziyaret için o dönemlerde 'Dünya dengeleri değişiyor' yorumları dahi yapıldı.

Putin ve 10. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, 25 Haziran 2007’deki Karadeniz  Ekonomik İşbirliği (KEİ) zirvesinde Çırağan’da biraraya gelmiş, ikili ilişkileri ele almışlardı.


Rusya ve İran'la arayış içine girmeli
KIVRIKOĞLU Paşa da Rusya'ya bir ziyaret düzenledi. 3 Haziran 2002'de başlayan ziyarette askeri-teknolojik ilişkiler ve işbirliğini güçlendirmenin yolları tartışıldı. İlişkilerin arttığı dönemde, akıllara, dönemin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın açıklamaları geldi. 7 Mart 2002’de Harp Akademileri Komutanlığı'nın 'Türkiye'nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur' konulu sempozyumda, Erol Manisalı konuşmaktadır: 'Hoşlanalım, hoşlanmayalım AB kesinlikle Hıristiyan kulübüdür. AB bizim yararımızadır ancak, pazarı ele geçirecekse, ulusal sanayiyi bitirecekse, bürokrasiyi Brüksel'den yönetecekse, Kıbrıs, Avrupa ordusu, PKK ve Ermeni konularında Türkiye'ye taban tabana zıt koşullar öne sürüp, 'Aksi halde olmaz' derse, 'Beni bölmek istiyor, içine almamak için bütün koşulları öne sürüyor' derim' Söz alan Kılınç Paşa  ayağa kalkar ve ses getiren, şu açıklamayı yapar: 'Öncelikle şahsi görüşlerimi açıkladığımı bilmenizi istiyorum. Manisalı Hoca'nın sözüne katılıyorum. Türkiye'nin yeni arayışlar içinde olması bir ihtiyaç. Bunun da en doğru yöntemi zannediyorum, Rusya ile birlikte, ABD'yi göz ardı etmeksizin mümkünse İran'ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması. Türkiye, AB'den hiç yardım görmemiştir. AB, Türkiye'yi ilgilendiren sorunlara menfi bakıyor.'


Amerika dostça davranmıyor
TUNCER Kılınç Paşa’nın sözleri günlerce tartışılır. Kimisi, Kılınç Paşa'yı yerden yere vururken, kimisi büyük destek verir. Kılınç Paşa'nın yaptığı çalışmalar yavaş yavaş, suç gibi gösterilmeye başlanır, Paşa'nın şebekeler kurmaya çalıştığı bile neredeyse ilan edilir. Peki Paşa'nın 'şahsi görüşlerim' diyerek yansıttığı sözleri gerçekten de kişisel düşünceleri midir, yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri içinde de o dönemden itibaren bir AB karşıtlığı söz konusu mudur? Tuncer Paşa, o gün 'kişisel düşüncelerini' açıkladığını her sohbette dile getiriyor. Ancak şunu da eklemeyi ihmal etmiyor: 'Görülmesi gereken gerçekleri dile getirdim.' Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın son dönemde, Kara Kuvvetleri Komutanı iken söylediği sözleri de hesaba katarsak, özellikle de Putin'in izlediği politikalar neticesinde iki ülke arasındaki yakınlaşmayı göz önüne getirirsek, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde AB'ye karşı bir duruşun oluştuğu da artık yadsınamaz bir gerçek

Samimi değil

Tuncer Kılınç Paşa ise bu konuda ısrarlı. İran ve Rusya, hatta buna Çin, Hindistan gibi ülkeleri de katarak Türkiye'nin önünün açılabileceğini dile getiriyor. Ancak Kılınç Paşa en çarpıcı önerisi şöyle: 'NATO'dan çıkalım' Tuncer Kılınç, önerisinin nedenini de şu sözlerle açıklıyor: 'Türkiye öncelikle, stratejik anlamda kimlerle bağı varsa, o bağları çözmesi lazım. Sağlam düşünüp, bugünün konjonktüründe, kendi bekası açısından ileriye dönük hangi tehditlerle karşı karşıya kalabilir, bunları yeniden iyi değerlendirebilmek için ayaklarındaki bağı çözmesi lazım. Bu bağlardan bir tanesi NATO'dur. Eğer NATO'dan sıyrılırsanız, ABD'nin size bakışının ne kadar doğru olup olmadığının, hayrınıza veya şerrinize olup olmadığının kararını daha kolay verirsiniz. Bugün Amerika, Türkiye'ye zaman zaman stratejik dost diye bakıyor, ama hiçbir zaman dostça davranmıyor.'

Türk askerine karşılar

Kılınç Paşa, ABD'nin Türkiye'ye dostça davranmadığı gerçeğini, üzerine basa basa söylüyor: 'Bugünkü konjonktüre baktığınız zaman ABD ile olan ilişkilerinizde biz dost bir ülkenin ilişkileri şeklinde bir yansımayı görmüyoruz. Gördüğümüz Irak'ta Kürtlerden yana bir ABD, Türkiye'nin Yunanistan'la olan bir takım ilişkilerinde oraya daha müzahir bir ABD, Kıbrıs'ta Türk askeri istemeyen bir ABD, Ortadoğu'nuin yeniden şekillenmesinde Türkiye'ye bir başka bakan ABD vs. Bütün bunları iyi tahlil edebilmek açısından, dediğim gibi
bağlarımızı çözeceğiz.'


Eşit mesafede politikalar şart
NATO'dan çıktıktan sonra da Türkiye'nin atması gereken adımları  da açıklayan Kılınç Paşa, 'Kimseye bağımlı olmadan' uyarısını da yaparak şu çözüm önerisini getiriyor: 'Türkiye, bulunduğu coğrafya nedeniyle bir defa komşularıyla çok iyi ilişkiler içerisinde olmak mecburiyetindedir. Irak, İran, Suriye, Rusya, Kafkas Cumhuriyetleri ile iyi ilişkiler kurulmalı.Tabiî ki tarihiyle, diliyle, kültürüyle bize yakın olan Türk devletleriyle bağımızı ayrı tutuyorum. Dengeleri koruyacak,ulusal çıkarlarımızı ön planda tutacak, başkalarının çıkarlarına hizmet vermeyen bir tutum içerisinde
olmak gerek. Yani NATO'dan kopup, ben Rusya'yla çok iç içe bir politika izleyeceğim mantığı da doğru değil. Ama daha bağımsız hareket edebilen, ama yeri geldiği zaman Rusya'nın olanaklarından yararlanabilen, yeri geldiği zaman diğer potansiyel imkanları olanlarla işbirliğinden hiçbir sıkıntı duymayacak bir Türkiye.' Şangay İşbirliği Örgütü'nü hatırlatan Tuncer Kılınç, Türkiye'nin Rusya, Çin ve Türk cumhuriyetlerinin bulunduğu bu yapıya, ilk aşamada gözlemci olarak katılması gerektiğinin altını çizdi. Kılınç, Putin için ise kişilikli  bir dış politika izliyor” diyor


YARIN: KARADENİZ'DE ABD TEHDİDİNE YÖNELİK ORTAK TAVIR