Türkiye, bir ordusunu daha tasfiye ediyor

AKP’nin uzun bir süreden bu yana Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden adımlarına bir yenisi eklenmek üzere. Türkiye’nin iç güvenliğinin en önemli halkası olan Jandarma Genel Komutanlığı, seçkin ve 175 senelik bir geleneğe dayanan bir TÜRK ORDUSU tasfiye ediliyor. Jandarma Genel Komutanlığı tasfiye edilecek, Genel Komutanlık askeri niteliği ortadan kaldırılarak, bir sivil genel müdürlüğe dönüştürülecek. Dünya, tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu dünya düzenine geçmenin ağır sancılarını çekiyor. Çift kutuplu dünya düzeninden tek kutuplu dünya düzenine geçerken, yaşanan jeopolitik sarsıntıların büyük bir bölümü Türkiye’yi saran alanda gerçekleşti. SSCB ve Yugoslavya, Avrasya ve Balkanlarda yaşanan parçalanmaların siyasi süjeleri idi. İki devletten 23 devlet çıktı. SSCB coğrafyasında Güney Kafkasya’da Dağlık Karabağ savaşı, Kuzey Kafkasya’da ise Çeçenistan savaşı çıktı. Yugoslavya iç savaşının dalgaları, Kafkasya savaşlarının dalgalarında olduğu gibi, Anadolu’ya vurdu.
İki kutuplu dünya düzeninden tek kutuplu dünya düzenine geçişin ve daha sonra tek kutupluluğu muhafaza etme arayışlarının diğer yansıma alanı ise Orta Doğu idi. Irak’ın işgali ve daha sonrasında başlayan Irak iç savaşı Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyordu. Bu süreçte Türkiye, PKK’nın en ağır saldırılarını göğüslemek zorunda kaldı. Milli birliğini ve toprak bütünlüğünü, milli ve üniter devlet yapısını muhafaza etmek için büyük bir mücadele verdi. 1987-1991 arasında ANAP Hükümetinin yanlış terörle mücadele örgütlenmesi olan Olağanüstü Hal uygulaması neticesinde gelişen PKK, 1992’den itibaren ilan edilmemekle birlikte sıkıyönetim-seferberlik anlayışı ile uygulanan “isyan bastırma” yaklaşımı ile 1998’de askeri olarak yenildi. PKK terörünün aşılmasında en önemli görevlerden birisini hiç şüphesiz Jandarma Genel Komutanlığı üstlenmiştir. Özetle, dünyanın iki kutuplu dünya düzeninden tek kutuplu dünya düzenine geçişte yaşadığı jeopolitik sarsıntıları, Türkiye büyük bedel ödeyerek, milli birlik ve bütünlüğünü koruyarak aşmıştır.
2008’de Rusya’nın Gürcistan’ı işgalinden bu yana tek kutuplu küresel sistemden Asya merkezli çok kutuplu dünya düzenine geçilmektedir. Bu geçişin geçtiğimiz 20 yılda yaşanan jeopolitik sarsıntılardan daha büyük sarsıntılar ve parçalanmalar çıkarması muhtemeldir. Bu jeopolitik sarsıntıların yine Türkiye’yi çevreleyen bölgede gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Ukrayna savaşı ve iç savaşı, Türkiye’nin kuzeyindeki alanın sarsılacağını göstermiştir. Ukrayna’da başlayan sarsıntının Moldova’ya ve bu ülkenin Transdinyester bölgesine uzanacağı anlaşılmaktadır. Ancak jeopolitik sarsıntı sadece Avrupa’nın doğusu ile sınırlı kalmayacaktır. AB ülkeleri de etnik sarsıntı sürecinden geçmektedir. İskoçya, bağımsızlık süreci içindedir. İngiltere’den ayrılmak için bu yaz referandum gerçekleştirecektir. İspanya, Bask ve Katalonya’nın ayrılmasını engellemek için mücadele etmektedir. Kuzey İtalya güneyden ayrılmak istemektedir. Burada ayrılma süreçleri nispeten barışçı geçebilir.
Orta Doğu’da ise gelecek 20 yılda büyük bir jeopolitik parçalanmanın gerçekleşmesi beklenmektedir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Orta Doğu sisteminin çok kutuplu dünyaya geçerken tekrar yıkılarak kurulacağı beklenmektedir. Irak, Suriye, Suudi Arabistan parçalanacak ilk ülkeler olarak ön plana çıkmaktadır. Orta Doğu’nun sınırında olan Pakistan’ın parçalanabileceği üzerine yorumlar yapılmaktadır. Orta Doğu’da parçalanma esasen başlamıştır. Gerek Türkiye’nin kuzeyindeki gerek güneyindeki savaş ve iç savaşların ortak karakteri konvansiyonel savaşlar ile gerilla savaşlarının bir karışımı olan “hibrit savaş” karakteri göstermesidir.
Bu bölgelerde yaşanan savaşların Türkiye üzerinde etkilerinin olmaması kaçınılmazıdır. Esasen Suriye’deki savaşın şimdiden ortaya koyduğu bir netice, Suriye’nin kuzeyinde bir PKK’istan’ın kurulmuş olmasıdır. PKK ile AKP Hükümeti arasında süren müzakereler demokratik özerklik ile sonuçlansa bile bu nihai netice olmayacaktır. PKK, demokratik özerklik noktasından hareket ederek, “Kürdistan’ın sınırlarını Türkiye içinde geliştirme ve bağımsızlık” adımını atma arayışı içinde olacaktır. Federal Irak’ta Barzani’nin yaptığını PKK’nın yapacaklarının kanıtıdır.
Hibrit savaş konusunda Türkiye’nin elindeki en etkili güç, Jandarma Genel Komutanlığı’dır. Jandarma Genel Komutanlığı 1884’ten bu yana büyük eksikleri ve zaaflar ile başladığı terörle mücadele görevinde aşama aşama gelişmiş ve bugün mükemmele yakın bir noktaya gelmiştir. Ortalama rakamlar ile 5.500 subay, 22.000 astsubay, 25.000 uzman jandarma çavuş, 6000 uzman erbaş ile profesyonel kadroları oluşan, 130.000 er ve erbaş ile vatani hizmetini yapan 200.000 kişilik bir ordu olarak, 670.000 kişilik TSK’nın üçte birini oluşturmaktadır. Terörle mücadelede mükemmelleşmiş ve hibrit savaş konusuna en hazır olan bir ordusunu AKP Hükümetinin bu aşamada tasfiye etmesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin milli güvenliğinin ağır bir şekilde ihlal edilmesi sonucunu doğuracaktır. Nitekim bu durumun en fazla farkından olan Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı’nın sivilleştirilmesine ağır bir şekilde muhalefet etmektedir.
Jandarma Genel Komutanlığı ile ilgili şimdiye değin yapılacak sivilleştirme değişikliklerine dikkat çekildiği zaman “yetkili makamlardan” “böyle bir değişikliğin düşünülmediğine dair resmi açıklamalar” gelmiş/yollanmış olmasına rağmen, özel görüşmelerde Jandarma Genel Komutanlığı’nın sivilleştirme adı altında tasfiyesi haberleri teyit edilmektedir. Üstelik bu konuda yapılan çalışmalardan Jandarma Genel Komutanlığı dışlanmaktadır.
1 Haziran 2014’te Aydınlık ve 2 Haziran 2014’te Sözcü gazetesinde çıkan haberlere göre Jandarma Genel Komutanlığı’nda yapılacak değişiklik ile;
1) Jandarma Genel Komutanlığı, Jandarma Genel Müdürlüğü olacaktır.
2) Görevli 5.500 subayın çok küçük bir bölümü hariç çoğu Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na dönecektir.
3) Kalan küçük miktarda general ve albay, merkezde ve “İl Jandarma Müdürü” olarak görevlendirilecek.
4) Astsubay ve uzman çavuşlar, Jandarma Genel Müdürlüğü’nde kalacaklar.
5) Jandarma Bölge Komutanlıkları tasfiye edilecek.
6) Türk Silahlı Kuvvetleri ile bağlar koparılacak.
7) Atama, görevden alma, yer değiştirmelerde tek yetkili İçişleri Bakanlığı ve valiler olacak.
Bunun dışındaki detaylar çok önemli değil. Bu kararlar ile AKP Hükümeti, Türkiye’nin bir milli güç unsurunu, NATO dışındaki tek askeri gücünü tamamen tasfiye ediyor. Subayları olmayan silahlı bir güç ordu değildir. Bundan dolayı, jandarma subayları Kara Kuvvetleri’ne yollanarak, Jandarma Genel Komutanlığı bitiriliyor.
Jandarma Genel Komutanlığı’nın lağvedilmesi ile Sözcü’de Asuman Aranca’nın dikkat çektiği gibi Abdullah Öcalan ve PKK’nın yıllardan bu yana talep ettiği Jandarmanın Güneydoğu Anadolu’dan çekilmesi, kendiliğinden gerçekleşmiş olacak. Türkiye Jandarma Genel Komutanlığı gibi deneyimli bir gücünü tasfiye ederken, AKP Hükümeti’nin TBMM’ye “Sınır Güvenliği Teşkilatı” yasa tasarısını sevk etmiş olması da ilgi çekicidir. Sınır Güvenliği Teşkilatı’nın amacı “bir yandan sınır kontrolü ve gözetimi ile görevli kurumlar arasındaki işbirliği ve koordinasyonu artırmak, diğer yandan sınırların korunmasından ve sınır kapılarında güvenlik ve yolcu giriş-çıkışından sorumlu olacak yeni profesyonel bir sınır kolluğu teşkilatı” oluşturmak olacak. Jandarma Genel Komutanlığı gibi geleneği olan 175 senelik bir orduyu tasfiye ederken sınırlarımızın güvenliğini “Sınır Güvenliği Teşkilatı”na emanet edecek.
Türk Milleti Anadolu’ya 1000 sene önce yerleştiği günden bu yana üç büyük milli güvenlik felaketi yaşamıştır. Bunlardan birincisi Selçuklu Devleti döneminde Cengiz-İlhanlı Ordularının Anadolu’ya gelişidir. İkinci büyük felaket Timur Ordularının Osmanlı Ordusunu yenmesidir. Üçüncü büyük milli güvenlik felaketini Kasım 1918’de imzaladığımız Mondros Mütarekesi sonrasında yaşadık. Dördüncü milli güvenlik felaketini halen yaşamaya devam ediyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları