Türkiye Bankalar Birliği ve itibar
Türkiye Bankalar Birliği geçtiğimiz hafta ki "çalışanlarını kanser eden bankacılar "başlıklı yazım üzerine bir açıklama gönderdi.
Bankalar Birliği bu açıklamasında yaptığı çalışmaları bir bir sıralıyor. Son yazımdaki mobbing iddialarını reddediyor ve bankaların itibarını zedelediğini iddia ediyor.
Yani Türkiye Bankalar Birliği özetle üyesi bankalar tarafından çalışanlarına mobbing yapılmadığı ileri sürüyor.
Türkiye Bankalar Birliği'nin bu hassasiyeti için teşekkür ediyorum.
Ancak; buradan onlara bazı sorular sormak istiyorum:
Siz Arzu Yılmaz'ı tanıyor musunuz?
Peki, Ayşin Yücel'i?
Ya Tamer Yiğit'i?
Gökçen Bozkurt?
Saime Bazarbaşı'nı da mı tanımıyorsunuz ve ismini duymadınız?
Oysa bu isimleri bu köşeden defalarca yazdım.
Üyeleriniz olan bazı bankalar tarafından onlara psikolojik taciz uygulandığını hiç okumadınız mı?
Tüm Türkiye bunların o acı dolu hikayesini dinledi ve üzüldü.
Bilirkişi raporlarını yayınladım. Hatta mahkeme tarafından üyeniz bankanın mahkûmiyet kararlarını bu köşede yayınladım.
Onları da mı görmediniz!
Birçok bankacının, mobbinge uğradığı için Çalışma Bakanlığı'na yaptığı feryadı da mı duymadınız.
Eminim ki, Arzu Yılmaz'ın son çare olarak Cumhurbaşkanı'na yazdığı mektubu da bu köşede okumadınız.
İnanıyorum ki, okumuş olsaydınız müdahale ederdiniz.
Mesela Arzu Yılmaz'ın genç yaşta kararan hayat hikâyesini okumuş olsaydınız, bana bankaların itibarını zedelediğimi ima etmezdiniz.
Tüm bu yazıları kaçırdığınızı düşünerek ve bu saatten sonra arşiv çalışması yapmaya vaktiniz olmadığını düşünerek bir kez daha yazayım buradan:
Arzu Yılmaz!
Türkiye'de mobbing davalarının simgesi haline gelmiş genç bir bankacı. Körfez sermayeli bir bankaya ömrünü vermiş. Ancak son iki yılda bankanın kullandığı yöntem bu genç bankacının adeta hayatını karartmış. Uğradığı psikolojik şiddet, sağlığının bozulmasına neden olmuş. 6 ay konuşamamış, kekelemenin kalıcı olduğuna dair elinde devletin doktorlarından alınmış tedavi belgeleri ve raporları var. Bilirkişi "tartışmasız mobbing" demiş. Mahkeme konuyu uzatmadan mobbing kararı vermiş ve bankayı 9 bin liraya mahkûm etmiş.
Banka bu utanç kararına itiraz bile edemedi. Çünkü suçlu. Davadan feragat etti ve Yargıtay'a götürmedi. Banka bunu niye yaptı bilemeyiz. Belki de emsal olmasından korktu.
Kararan genç bir kızın hayatına karşılık sadece 9 bin lira. Üstelik bu genç kız aradan geçen onca zamana rağmen sanki yüz kızartıcı bir suç işlemiş gibi hiçbir banka işe almadı. Hani bankaların hep "yok öyle bir şey" dediği referans kirliliği var ya! İşte o yüzden Arzu Yılmaz sadece sağlığını değil aynı zamanda çalışma hayatını da kaybetmiş. Şu anda işsiz! Hakkını aradığı için sistem onu cezalandırıyor.
Aynı banka 3 kez daha bu suçlama ile mahkûmiyet aldı.
Tamer Yiğit, Ayşin Yücel ve Saime Bazarbaşı.
Gökçen Bozkurt, daha yeni en iyi insan kaynakları ödülü alan bir üyenizi mobbinge mahkûm ettirdi.
9-10 bin liraya kararan bir hayatlar.
Bu insanların itibarı, yaşamları, dahası çalışan olarak bir hakları yok ama bankaların itibarı var!
Öyle mi?
Bir bankanın itibarı insanın sağlığından daha mı önemli?
Ayrıca bu insanlık dramını duyurduğum için bankaların itibarını ben mi bozuyorum yoksa 9 bin lira ceza karşılığında çalışanının hayatını karartan bazı üyeleriniz mi?
Türkiye Bankalar Birliği'ni önce vicdana davet ediyorum!