Türkeş’in düşündürdükleri
Bugün MHP lideri Alparslan Türkeş’in ölümünün 17. yılı... Alparslan Türkeş güçlü, karizmatik bir liderdi. 7 Nisan’da kaldırılan cenazesine -Ankara’da, nisanda görülmeyen bir soğuk vardı ve kar yağıyordu- kimine göre bir, kimine göre iki milyon insan katılmıştı. Böyle bir cenaze töreni Türkiye’de sanmam ki görülsün... Turgut Özal için 500 bin sayısını verirler, ki ben de cenaze törenini takip ettim, hakkında çok ağır yazılar yazmama rağmen, cenaze namazını kıldım, gerçekten kalabalıktı ama rakamın 500 bin olduğunu düşünmüyorum. Bülent Ecevit’in cenaze töreninde de büyük rakamlar telaffuz edilmedi.
Yine yakın zamanda, 25 Mart’ta, beşinci vefat yıldönümünü geçirdiğimiz eski Ülkü Ocakları Başkanı, BBP’nin kurucusu Muhsin Yazıcıoğlu’nun da cenaze töreni partisinin aldığı oyla kıyaslanamaz.
(Burada bir not düşeceğim: Yazıcıoğlu’nun öldürüldüğü üzerinde ısrarla duruluyor. Kimin niçin öldürmek istediği tartışmalarına girmek istemiyorum. Ölümünde beceriksizlikten, ihmalden, umursamazlıktan söz edebiliriz ancak... Bunu da muhtemelen ideolojik kasıtla yapmışlardır veya gerçekten helikopterin düştüğü yer tespit edilememiştir. Rahmetli, Yozgat-Yerköy’e, seçim konuşması yapmak için, akşam olmadan yetişmek istiyordu. BBP’den Yerköy Belediye Başkan adayı, o zamanki başkan Ali Rıza Arslan’dı. Ali Rıza’dan -çocukluk arkadaşımdır- rahmetlinin neden ve nasıl Yerköy’e gelmek istediğinin ayrıntılarını dinledim. Seçim için ilk defa helikopter kiralanmış ve parası bile zor denkleştirilmiş. Ali Rıza’yı dinledikten sonra suikastın söz konusu olamayacağını anladım.)
Alparslan Türkeş’in 4 Nisan 1997’de vefatından sonra MHP’de çok çekişmeli bir başkanlık yarışına girildi. Tam dokuz aday yarıştı. (Sekiz adayla tek tek röportaj yapmıştım.)
Karizmatik, liderliğini ispatlamış bir kişinin ardından, parti içinde böylesine bir çekişme yaşanmayacağı, belki genel başkanlığa aday olan oğlunun çok kolay genel başkan seçilebileceği düşünülmüş olabilir. Elbette genel başkanlığa oğlu da bir fert olarak lâyıktı. Ama MHP’liler onu seçmediler. Neden? Burada delege şahsı değil, partinin fonksiyonu dikkate aldı. (“Alparslan Türkeş ve Liderlik” ile “Milliyetçi Hareket’te Dr. Devlet Bahçeli Dönemi” kitaplarımda meseleler çok yönlü ele alınmıştır.) Onun içindir ki, arkasından gelen ilk seçimde parti, günün deyişiyle, bir patlama yapmış, oyunu alt sıralardan % 18’lere çıkarmıştı. Bu oran şimdi hemen hemen yakalandı; % 17.7’ye gelindi.
Eskiden kurulan ve ilerleyen tek parti MHP’dir. Süleyman Demirel’in, Turgut Özal’ın, Necmettin Erbakan’ın, Bülent Ecevit’in (DYP ve DSP) partileri var mı? Varsa yükselişte mi, düşüşte mi? AKP, bir muz ülkesinde olsa bile, müsebbiplerini idama götürecek hırsızlıklara, yolsuzluklara, nüfuz ticaretine, rüşvete, adam kayırmaya rağmen, hâlâ yüksek oy alsa da bu arizîdir, o da gidecek... Kişi üzerinden toplanan oylar daimî olamaz.
Alparslan Türkeş neyin mücadelesini vermişti? 30 yıl başında kaldığı partinin tezi nedir ve neden eksilmeyip çoğalıyor?
Particiliği, bencilliği aşarak düşünmeliyiz: Anadolu’yu vatan edinenlerin felsefesiyle diğer partilerin ve MHP’nin felsefesini bir karşılaştıralım isterseniz!