Türkeş: İlla hukuk!
Nazlı Ilıcak, ilk 1975'te çıkan "15 Yıl Sonra 27 Mayıs Yargılanıyor" kitabında Alparslan Türkeş'le yaptığı bir röportajı yayınlamıştır. Önce röportajı okuyalım. Okurken, şu anda yaşadıklarımızı da aklımızda tutalım.
Nazlı Ilıcak sorar:
"-Şimdi siz seçimle başa gelmiş, gittikçe büyüyen bir partinin liderisiniz. Sizce seçimle gelip hizmet mi, yoksa ihtilalle başa gelip memlekete hizmet mi? Hangisini tercih edersiniz?"
Türkeş'in cevabı ise şudur:
-Ben, 27 Mayıs tecrübesini geçirdikten sonra, o kanaate vardım ki, ihtilal yoluyla bir memlekete hizmet etmek mümkün değildir. Ne kadar zararları ne kadar aksayan tarafları olursa olsun, hukuk yoluyla bir memlekete, bir millete hizmet etmek en iyi yoldur. İhtilal otoriteyi yıkar, anarşi başlar. Bu anarşiyi durdurmak, yeniden otoriteyi kurmak bir meseledir ve memleket bundan zarar görür. Bunun, ben içinde bulundum, fiilen yaşadım. Resmen Başbakanlık Müsteşarı idim ama, fiilen Başbakan görevi ifa ettim. Çünkü Cemal Paşa'nın bana bilhassa başlangıçta fevkalade itimadı vardı. Hatta çok zaman başbakanlığa da gelmez, yukarıdaki köşkte istirahat ederdi. Bu sebeple bütün memleket idaresinin içine girdim. Birçok aksayan şeylerle karşılaştım. Hiç arzu etmediğimiz halde, bizim namımız hesabına haksızlıklar, haksız baskılar, tecavüzler yapıldığını tespit ettim. Bunları durdurmak için uğraştık, meşgul olduk. Mesela bir defasında, Millî Birlik Komitesi Hükûmetinin Turizm Bakanı'nın ablası, ziyaretime geldi. Yanında bir hanım daha vardı. "Nedir üzüntünüz?" diye sorduğumda, hanım bana anlattı: Kocası Uşak Belediye Reisi'ymiş. Demokrat Parti'liymiş. İki gün önce bir akşam gece yarısından biraz sonra, evlerinin kapısını kırarak, mahallenin jandarması, Halk Partisi İl Başkanı vs. yatak odalarına girmişler. Belediye Reisi'ni don gömlek yatağından, hanımının yanından alıp götürmüşler. Dört beş gündür hiç ses seda çıkmamış. Hanım kocasının nerede olduğundan haber alamamış. Bunun için kardeşine gelmiş. İşte size tipik bir misal. Evet arzu etmediğimiz, katiyyen istemediğimiz halde, hemen her gün bu çeşit hadiseler cereyan ediyordu. Geçirdiğim, yaşadığım daha birçok olay var. Bunlardan edindiğim kanaat, bugün odur ki, bir memlekete en iyi şekilde hukuk düzeni içinde hizmet edilir. Memleketin aydınlarına, memleketin vatansever insanlarına tavsiyem budur: En kötü hukuk nizamı, en iyi ihtilâlden iyidir."
Alparslan Türkeş, büyük yankı uyandıran bu sözünü ilk defa burada söylemiyordu. 1966'da Millî Hareket dergisinin kapağında daktilo ile yazılmış bir metnin kupüründe: "En kötü hukuk düzeni, en iyi ihtilâl düzeninden güzeldir... (Alparslan Türkeş)" (Millî Hareket, S. 2, 15 Kasım 1966) cümlesi vardı." (Arslan Tekin, Alparslan Türkeş ve Liderlik, s. 202-204).
Menfur 15 Temmuz'da darbeciler başarılı olsaydı, Allah korusun, darbe gecesi o kadar insanı katlettiklerine göre, idam etmedikleri adam bırakmazlardı. Türkiye fiilen bölünürdü. Çok şükür başaramadılar. Ama darbeyi fırsat bilenlerin onlardan kalır tarafı var mı, diye düşünmeden edemiyor insan. Türkeş'in anlattıkları yaşanmıyor mu? Üstüne üstlük bir de rejimi değiştirmek istiyorlar.
Kariyer Yayınları, tel: 0212 516 99 84