‘Türkçülük’ derken (3)
“Osmanlıcılık” güdenler kaybettikleri gibi, “Türkiyecilik” güdenler de kaybedeceklerdir.
Recep T. Erdoğan bir ara “Türkiyecilik”e dört elle sarılmış, peşinden gidenler, “Türkiyecilik”i yerleştirmek için her yolu denemişlerdi.
“Osmanlıcılık” nasıl tutmadıysa “Türkiyecilik” de tutmamıştır.
“Türkiyelilik-Türkiyecilik” tartışması R. T. Erdoğan’la başlamadı.
Yusuf Azizoğlu (1917-1970) ve Kemal Badıllı (1923-1975)... İkisi de 1960 Darbesi’nden sonra kurulan Yeni Türkiye Partisi’nden Diyarbakır ve Urfa milletvekili seçilmişlerdi. CHP’den Hıfzı Oğuz Bekata (1911-1995) ile Y. Azizoğlu’nun bir tartışmasında Türklük-Kürtlük meselesine giriliyor ve Yusuf Azizoğlu’na destek için kürsüye çıkan Kemal Badıllı, konuşmasının sonunda “Yaşasın Türkiyeliler!” diyor.
Dr. Yusuf Azizoğlu’nun bu tartışmada şu sözlerini de buraya kaydedeyim... Sonra “Nereden nereye...” der misiniz, demez misiniz, bilemem!
“Öz be öz Türk biziz, Doğuda yaşayanlardır. Türklüklerinden şüphe edenler varsa Sayın İçişleri Bakanı gibi devşirmelerdir.”
O sıra H. O. Bekata, İsmet İnönü’nün kurduğu koalisyon hükûmetinde İçişleri, Dr. Y. Azizoğlu ise Sağlık Bakanı’dır.
Kemal Badıllı avukattı. Kürtçenin gramerini, bilebildiğim, ilk o yazdı. Çok önce bu kitabını incelemiştim. Prof. Dr. Muharrem Ergin’in ünlü “Türk Dil Bilgisi” kitabının sistematiğini kullandığını fark etmiştim. İstanbul Aksaray’da, “Kürt Enstitüsü” nde, “Kürtçe”nin bir başka gramerini yazan Hüseyin Sağnıç’la konuşmuştum; o da marangozdu.
Bunları şunun için yazdım: “Yaşasın Türkiyelilik!” diye haykıran Kemal Badıllı, “Siyasî Kürtçülük”ün kavgasını vermiştir. “Türkiyecilik”in bir ötesi etnikçilik... Ayrıntısına girmeyeyim.
“Millî devlet”in önemini anlıyorsunuz değil mi şimdi.
Neden “Türk’üm” diyenlerin kazandığının cevabını arıyoruz.
Osmanlıcılık, İslâmcılık güdenler başlangıçta çok iyi niyetliydiler. Acaba koca imparatorluğun halitasını dağıtmayabilir miyiz, daha kaynaştırabilir miyiz, düşüncesindeydiler.
Yenal Ünal’ın “Ahmet Ferit Tek” kitabı önümde. Bartın Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yenal Ünal, Ahmet Ferit Tek’i ele alırken, önce bir panorama çiziyor. Ahmet Ferit’in yetiştiği dönemi anlatıyor.
Ahmet Ferit (1878-1971), Türk Ocağı’nın ilk genel başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk İçişleri Bakanı’dır. İttihat Terakkîcilerle beraberken, sonra Millî Meşrutiyet Fırkası’nı kurmuş, 1920’de Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’ye katılmıştır. Hanımı Müfide Ferit Tek (1892-1971), Turancı “Aydemir” romanının yazarıdır. (Şevket Süreyya Aydemir, soyadını bu romanın kahramanından almıştır.) Ahmet Ferit’in de “Turan” başlıklı kitabı vardır. Kızları Emel Esin (1914-1987) kıymetli bir sanat tarihçisidir.
Ahmet Ferit, Ankara’ya gelince uhdesine Maliye Vekâleti verilmişti. Anlattıklarını okusanız, nasıl bir yokluk içinde mücadele edildiğini görür ve “millî devlet”in gerekliliğini bir daha düşünürsünüz.
Ahmet Ferit’in yakın arkadaşı Yusuf Akçura’nın Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülüğe dair, 1904’te, Mısır’da çıkan “Türk” gazetesinde yayınladığı “Üç Tarz-ı Siyaset” başlıklı üç yazıya Ali Kemal’le birlikte müdahil olmuş ve “Osmanlıcılık”ı, o zaman için, uygun görmüştür. “Neden?” diyeceksiniz. Bu konuya geleceğiz.