"Türk tarihinde eşine az rastlanan ihanet" ve Andımız!
AKP sözcüsü Ömer Çelik, Danıştay'ın "Andımız" kararını vesayet tartışmasına çevirmek istedi ama bir taraftan da "Hiç kimse Türklüğün kıymetini, çalışkanlığını inkâr etmez. Bilge Kağan anıtları ile ilgili çalışmaları biz yaptık. Millî kimlik kapsayıcı kucaklayıcı olmalıdır. Hepimiz büyük Türk milletinin parçasıyız. Türk kimliği bu şekilde anlaşılmalıdır. Millî kimliğimiz bir etnik kimliğe indirgenemez." dedi.
Ömer Çelik, Reşit Galip gibi değerli bir tarihi şahsiyeti, "kafatasçı, faşist" ilan etti ve o tarihlerde Avrupa'da esen ırkçılık rüzgârlarının etkisinde kalarak kendi kızları için yazdığı bir metni, 1933'te "andımız" olarak ilan ettiğini iddia etti.
***
Bir defa, o dönemde Türkiye'yi yönetenlerin Hitler'e özendiği iddiası doğru değildir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni 1923'te Türk kimliği temelinde kurmuştur. Hitler ise Almanya'da 1930 yılında iktidar olmuştur. Atatürk'ün ölümünden sonra istikametini kaybederek Hitler'in fikirlerine özenenler olmuştur ama Atatürk dönemi için böyle bir iddia ileri sürülemez. Aksine, Atatürk modeli, o gün de bugün de millî devlet kurmak isteyen liderler için örnek oluşturmuştur.
Ömer Çelik, isim vermeden Necip Fazıl'ın "milliyetçilik çaydaki şeker gibi olmalıdır" sözlerini de hatırlattı ve "Andımız"ı çayın kaşığını başkalarının gözüne sokmak olarak nitelendirdi!
Peki ama bütün etnik unsurlar, millî kimliğin parçası ise ve millî kimliğimiz bir etnik kimliğe indirgenemezse, Türk kimliği niçin göze sokulan çay kaşığı gibi algılanıyor?
***
Sorunun temelinde, bölücü örgüt propagandaları dışında, AKP'nin ideolojik olarak millî kimliğe karşı olması yatmaktadır. Bugün Ömer Çelik, "Bütün etnik kimlikler büyük Türk Milleti'nin parçasıdır" diyor ama AKP'nin bütün söylemleri ve icraatları Türk kimliğini etnik kimliklerden biri saymak üzerine kurgulanmıştır. Liderleri Tayyip Erdoğan da yakın zamana kadar "Türk kimliği" yerine "Türkiye kimliği" önerirdi.
Son Anayasa değişikliğini hazırlayan ekipten Cumhurbaşkanı baş danışmanı Mehmet Uçum da "Yeni siyasal perspektif yeni Anayasa ile başlayacak bir hukuk reformu sürecini zorunlu kılıyor. Ancak bu reform süreci, 'Türkiye milletinin inşa süreci'ni tamamlayıp güvence altına alınabilir. Yani 'dışlayıcı ve baskıcı Türk milleti'nden 'kapsayıcı ve özgürleştirici Türkiye milleti'ne geçiş sürecinde Kürt sorununun kalıcı çözümünün gerçekleşeceği bir siyasal realite söz konusudur." demişti.
Neymiş baş danışmana göre Türk kimliği? Dışlayıcı ve baskıcı imiş!
Aslında Ömer Çelik de "Türk'üm, doğruyum" diye ant içilmesini, çay kaşığını etnik unsurların gözüne sokmak olarak nitelendirdiğine göre aynı görüştedir. Millî kimliğin kapsayıcı ve kuşatıcı olduğunu da söylüyor ama burada bir çelişkiye düşüyor. Aslında bu çelişkiye düşecek bir kişi değildir ama AKP'nin her seçimde kullandığı "tek millet, tek devlet, tak vatan" sloganına aykırı düşmemek için böyle konuştuğunu kendisi de ifade ediyor zaten. Yoksa bu kimlik tartışması yüzünden oy kaybedeceklerini biliyor!
***
TBMM Başkanı Binali Yıldırım ise "FETÖ terör örgütü son zamanlarda karşı karşıya kaldığımız hain ve sinsi planın bir sonucudur. Bu hain yapının 15 Temmuz'da yaptıklarını hepimiz hatırlıyoruz. Türk tarihinde eşine az rastlanan bu ihanetin hedefi Türkiye'yi kaosa sürüklemek, kardeş kavgasını körüklemek ve dış kaynaklı sinsi planları uygulamaya koymaktı ama başaramadılar" dedi.
Yıldırım'ın "Türk tarihinde eşine az rastlanan ihanet" tespitinde mutabıkız.
Fakat bu ihanete kimin yol verdiği de bellidir! Kaldı ki, "Andımız"dan rahatsız olanlar, asıl olarak ABD ve Avrupa'nın istihbarat örgütleriyle bölücülerdir. "Andımız", "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözleri "dağlardan, taşlardan" silinirken kaldırılmıştır.
Bu da "hain ve sinsi bir proje"nin sonucu değil midir?