Türk milliyetçileri şimdi ne yapacak?
Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, MHP'nin 19 Haziran 2016'da yapılan olağanüstü genel kurulunun iptaline, bu genel kurulda alınan tüm kararların yokluğunun tespitine karar verildi.
Aslında beklenen bir karardı. Bir siyasi partinin genel kurulunu, hiçbir haklı gerekçe yokken bir yıl askıya alan mahkeme başka ne yapabilirdi? Genel kurulu geçerli saysa, "bir yıl niye askıda beklettin?" demezler miydi?
Her neyse, kimse mevcut sistem içinde doğru bir karar çıkmasını beklemiyordu ama herkes "kararın çıkmasını" bekliyordu. MHP'nin devlet partisi olduğunu yıllardır yazarım. Şimdi mahkeme kararı ile tescil edilmiş oldu.
***
Meral Akşener, "Zamanı gelmiş bir düşünceyi önlemeye kimsenin gücü yetmez!" diyor.
Artık o zamanı gelen düşünceyi siyasi iktidarla bütünleşmiş olan MHP'de hayata geçirmenin imkânı olmadığı da anlaşıldı. Zaten Akşener'e bugüne kadar destek verenlerin yüzde 90'ı yeni bir oluşum istiyor.
Bir siyasi partinin devlet partisi olması, iktidarda kim varsa onun emrinde olması demektir. Devlet partisinin yöneticileri, aslında devlet memurudur. Oysa siyaset yapanlar, devleti yönetmeye adaydır. Halkın huzuruna devleti yönetmek iddiası ile çıkanların devletin bir dairesinden emir alması, hiçbir ahlâk normuna sığmaz! Bu, halkı aldatmaktır. Seçmen bu üstü örtülü ayıba oy vermez. Devlet partisi iktidar olamaz!
***
Son günlerde medyada bir fotoğraf çok konuşuldu. AKP milletvekili Burhan Kuzu'nun Fethullah Gülen'le birlikte yemekteyken çekilmiş fotoğrafları yayınlandı. Aynı fotoğrafta Fehmi Koru'nun yanı sıra Hüseyin Gülerce ve Ahmet Keleş'in de bulunduğu yazıldı çizildi. Ancak sofrada bir de Mithat Melen vardı. Ondan kimse bahsetmiyor!
Mithat Melen, 2007 seçimlerinde sürpriz bir şekilde Devlet Bahçeli tarafından Kadıköy bölgesi birinci sıradan aday gösterilmiş ve bir dönem milletvekilliği yapmıştır.
Tabii "Devletin partisinde milletvekilliği yapılır mı?" sorusu akla geliyor! Kendisini devlet seçtiğine göre "devletvekili" diyelim!
Peki bu devlet vekilinin ne işi varmış Fethullah Gülen'in masasında? Veya Abant Platformu'nda ne işi varmış? Veya Karen Fogg'un meşhur Kör Agop meyhanesi ekibinde ne işi varmış? Ve böyle özelliklere sahip olduğu bilindiği halde, milliyetçilerle dalga geçer gibi MHP'den nasıl aday gösterilmiş?
***
Daha büyük mesele şu ki devlet, 1950'den beri ABD yörüngesinde ise güdümlü siyasi yapılar da dolaylı olarak yabancı kontrolüne girmiş demektir.
Mahir Kaynak, bu durumu değerlendirirken ABD, Avrupa Birliği ve Rusya eksenleri olmak üzere üç seçenek bulunduğunu belirterek şu öneride bulunuyordu:
"Ülkemizdeki gerginlikler dünyadaki yeni şekillenme için yapılan mücadelelerin yansımasıdır ve ülkemiz bu konuda anahtar rolü oynamaktadır ve biz, her zaman olduğu gibi, kendi aramızda anlaşmak yerine farklı kanatların (eksenlerin) peşine takılıp birbirimizle kavga ediyoruz.
Siyasetçi, asker ve yargı anlaşırsa dışarıdan müdahaleler etkisiz hale gelir."
***
Mevcut siyasi iktidarla asker ve yargı arasında bir anlaşma olmadı ama asker ve yargı tamamen iktidarın güdümüne girdi. Asker, siyasetin emrinde olmalıdır elbette ama yargı emir alırsa, yargı olmaktan çıkar.
Aslında referandumda yüzde 54 oranında hayır diyenler, işte bu düzene hayır dedi ama emir alanlar, bu sonucu bile değiştirdi.
Halkın bu işe rızası yoktur. Türk milliyetçilerinin rızası hiç yoktur! Bu sebeple kendi yollarını kendileri yapacaktır.