“Türk Milleti”ne karşı kim savaşacak?

Basında AKP’ye destek veren yazarlardan Mahir Kaynak, 5 Nisan 2014 tarihli Star gazetesindeki yazısında “Önümüzdeki dönemde ilk hamle ülkemiz halkını bir soyla değil bir kültürle tanımlamaktır. İkincisi bir ülkede değişmez kuralların olmayacağını ve şartlara göre değerlendirmeler yapılmasını savunmaktır. Ülkemizin yaratanın verdiği her özelliği tanıyacağını diliyor ve sevgi ile aklın birlikte yaşayacağı bir ülke olacağını düşünüyorum. Bu bizim gücümüzü azaltmayacak ve aksini uygulayanlarla savaşı da göze alacağız” şeklinde hem kendisi için hem Türkiye için bir konum belirledi!

***

Ülkemiz halkını bir soyla değil, kültürle tanımlamaktan kastı, “Türk Milleti” yerine başka bir kavram koymaktır! “Değişmez kurallar olmaz” derken, Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerinin kaldırılmasından söz ediyor. “Ülkemiz, yaratanın verdiği her özelliği tanıyacak” derken “AKP iktidarı, Kürtlerin ayrı bir millet olduğunu Anayasal olarak tescil edecek” demek istiyor. “Aksini uygulayanlarla savaşacağız” derken, içeride Türkiye’nin Türk Milleti temelinde yürümesi gerektiğini söyleyenleri yani Türk milliyetçilerini, dışarıda ise Suriye yönetimi gibi yapılanmaları kastediyor olsa gerek!
Aynı gazetede AKP’ye destek verenlerden Yağmur Atsız ise 6 Nisan tarihli yazısında “Çeteler geniş ölçüde yok edildi. PKK/Kürd Problemi, yüzde 50’den epeyi yüksek bir oranda hallolundu. İçimizde bulunan ve İsrâil ile kucak kucağa, dudak dudağa Türkiye’nin canına okumak isteyen üniformalı ve üniformasız alçaklara hadleri bildirildi” gibi veriler kullanarak, AKP’nin savunmasını yaptı.

***

PKK-BDP çevreleri ise “Verin özerkliği, alın Cumhurbaşkanlığını” diye özetlenebilecek tutumlarını açıklamaya başladı. Tabii Anayasal bir teminat istiyorlar! Tıpkı Mahir Kaynak’ın söylediği gibi... Fakat özerklikle mesele bitmiyor. Yola çıktıkları ilk günden beri hedefleri bellidir! PKK özerk bir devlet kurmayı ama Ankara’ya da ortak olmayı planlıyor! Bunun için de Türkiye’nin, kuruluş felsefesini, Türk Milleti olmayı bir kenara bırakarak, etnik ve dini grupları ayrı birer unsur olarak tanıması ve özerklik temelinde bir federasyona dönüşmesi gerekiyor. Yeni milletin adını şimdiye kadar söyleyemediler. Tayyip Erdoğan’ın kullandığı “Türkiyelilik” milleti değil vatandaşlığı ifade eder. “Milleti İbrahim” de milleti değil ümmeti tanımlar. “Anadolu Cumhuriyeti” ise Nurettin Topçu temelli Anadoluculuk fikirlerinin Turgut Özal dönemindeki ifadesi idi!

***

Bütün bunların hazırlanabilmesi, siyaset-medya mutfağında pişirilebilmesi için ne gerekiyordu? Yağmur Atsız “üniformalı ve üniformasız alçaklar tasfiye edildi” diyor ya, işte bu operasyon, “Bunlar İsrail ile kucak kucağa” gerekçesiyle yapıldı. Türk Ordusu’nun direnci kırıldı. Halbuki AKP’ye one minute tiyatrosu ve Mavi Marmara baskını ile sanki İsrail ile mücadele ediyormuş gibi bir hava kazandırıldı. Gerçekte İsrail ile ekonomik ilişkiler zirve yaptı. Üstelik, Tayyip Erdoğan’ın eş başkanı olduğu Büyük Orta Doğu Projesi’nin asıl hedefi Büyük İsrail’i kurmak idi!
Diğer taraftan, Silivri’de, Hasdal’da, Maltepe’de, Mamak’ta, Sincan’da esir tutulan Türk subayları ve aydınları 150 civarında kitap yazdı ve kimin çete olduğunu ortaya koydu. Oktay Yıldırım’ın son kitabının adı Kumpastan Dirilişe; Başımıza Gelenler... Ordunun durumunu, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşındaki bozulmaya benzetiyor.
Semih Çetin ise Nerede Kalmıştık’ta deniz kuvvetlerindeki tasfiye ile cemaatçi subayların önünün açıldığını iki örnekle anlatıyor. Mustafa Önsel, Silivri’de Firavun Töreni’ni yazarken Soner Polat, kitabına “Yeniden Kazanmak” adını veriyor!
Savaşsa savaş! Bakalım, Türk Milleti’ni tasfiye etmeye BOP’çuların gücü yetecek mi?

Yazarın Diğer Yazıları