Türk Milleti takdir etsin!

Birçok kanalda aynı anda yayına girdi:

"Ne Mutlu;

Türküm, Boşnağım, Kürdüm, Zazayım, Gürcüyüm, Çerkezim, Çeçenim, Pomağım, Romanım, Arabım, Süryaniyim, Ermeniyim, Rumum, Arnavutum, Museviyim, Hristiyanım, Müslümanım, Aleviyim, Sünniyim diyene..."

İmza:

"Bu vatanın çocukları".

***

Bir değil bin kere yazıklar olsun!

Türkiye Cumhuriyeti'nin o kâbus gecesinden, Türk Millet egemenliğinin üzerine tankla, topla, savaş uçaklarıyla çöken o karabasandan aldığınız ders bu mu yani?

"Anlayın" diye mermilerin üzerine yürüyen, bir sonraki sahnede katledileceğini bile bile o "ilk kurşun"u sıkmakta bir an tereddüde düşmeyen şehitlerimize bu haince vasiyeti yakıştırdınız demek;

İhanete karşı "millet cephesi" oluşturuyormuş pozu verip de ihanet ederek "millet"e!..

Koynumuzda on binlerce hainin beslenebilmiş olduğu gerçeği zerre ibret olmadı demek size!

***

Doğruymuş...

Tehlikenin büyüğü heybede sırasını bekliyormuş meğer; fırsat kolluyormuş!

Algısının üzerindeki bütün o lümpen, kimliksiz, kişiliksiz abanmaların dokuduğu perdeyi yırtıp da, Türk "devleti"nin "katil" değil, "terörist" değil, "ceberut" değil en güvenli "sığınağı" olduğunu ve bunu ancak "Türk Milleti" olarak/kalarak işletebileceğini keşfetmenin arifesinde ya kitleler;

Atatürk'le ayrışmayı bırakıp Atatürk'le buluşuyorlar ya...

Türk bayrağı "tahrik" unsuru olmaktan çıktı da bir çelik çelek gibi dolanıyor ya bedenlere...

Ödü koptu tabii "kumpasçı"ların efendisinin!

Sadece önüne dikilen birkaç beden değil; içinde, evinden çıkmayanın kalp atışını da, Allah'a yakarışını da, duasını da, camlardan, balkonlardan sarkıtılan bayrakları da, her hangi meslekteyse işinin başına koşan "görünmez emekçilerin" de hepsinin duygu ve ülkü bütünlüğünden oluşan "millî irade"yi; "Türk Milleti"nin "düşman"ı karşısında gördüğü anda "yekpare durabilme" genini unufak edecek o bildik oyunu sürdü tezgâha;

"Türk Milleti"ne dahil olan, aklına gelen ne kadar etnik, dini kimlik varsa "Türk ve..." diye sıralayarak ayıracak... "Türk ve diğerleri" diye bölerek "öteki"ler yaratacak sinsi sinsi; ki öngörülen o "çatışma" halinde "biz de sizdeniz" diye sahiplenemesin kimse birbirini!

***

Hiç öyle basit, hiç öyle masum, hiç öyle "bugünlerin heyecanı"yla hazırlanmış değil ince ince hesap edilmiş bir "film" çevirdikleri!

Bu sebepten dolayıdır ki;

"Bu vatanın çocuğu" olamaz hiçbiri!

"Kimin çocuğu peki" diyorsanız; lafın tamamına ne hacet... Türk Milleti layığıyla takdir edecektir gerisini!

+++++++

Nerde bizde böyle değirmen

-----

Biz "bu vatanın çocukları"nı darbecilere karşı tankların önünde de gördük, teröre karşı tankların içinde de...

Garibandılar... Damı akan, camı kırık, kulübeden hallice evlerine ekmek götürmenin derdinde kimi gün sayarken terhisine, kimi mesleğine atanamadığı için "mecburi polis" üniforması giydiğinde eriştiler şehadete...

Biz "bu vatanın çocukları"nı gördük; şehit babalarının cenazelerinde ayakkabısız, delik çorapla kucaklamıştı asker ablaları onları...

Biliriz;

"Bu vatanın çocukları" en zeki de olsalar, en yetenekli de, en başarılı da zinhar "sponsor" bulamazlar; suratlarına kapanır bütün "yağlı kapılar"!

***

Bir reklamı, ekranın "en pahalı kuşağı"nda, neredeyse bütün kanallarda aynı anda yayına sokabilmenin TL, Euro, Dolar cinsinden bedeli ne kadar tahmin edebilen var mı?

O yıkık dökük kerpiç evlerdeki bütün ayakkabı kutularını bir araya getirseniz toplayamazsınız öyle bir parayı!

Şimdi bir kere daha düşünün bakalım; böyle bir değirmenden sulandı mı/sulanır mı sizce sahiden "bu vatanın çocukları"!

++++++

Halep "insanlığınıza emanet"

-----

15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan bir tek gece başınızın üzerinden savaş uçakları uçarken hissettiklerinizi düşünürseniz bu duyguyla 5 yıl yaşamak nasıldır belki daha iyi anlarsınız... O gece nasıl marketlere hücum edildiğini, nasıl önce can sonra kıtlık paniğine kapıldığınızı hatırlarsanız belki daha kolay olur "açlıktan ölmek" ne demek tahayyül edebilmek...

2012'den beri "yaşam savaşı" veren Halep'te 21 Temmuz 2016 itibariyle su ve gıda stoku tükenmiş. "Silahsız 5 yıl dayandılar ama susuz 5 gün dayanmaları imkansız" diye bir mesaj aldım dün zamanının çoğunu bu mücadeleye vakfetmiş bir arkadaşımdan...

Kendi can derdine düşmüş bir ülkede bu sesi duyabilecek kurumlar kaldı mı bilmiyorum ama varsa umarım sahip çıkar "insanlığımıza emanet" edilen -başta çocuk ve yaşlılar- bu muhtaç insanlara...

+++++

Melih Gökçek, Fethullah Gülen'in insanları "üç harflilerle esir aldığını, büyülediğini" söyledi; öyleyse, camilerden "sala" yerine Ayetel Kürsi, Felak ve Nas okutmak daha uygun olmaz mıydı bu duruma?

Yazarın Diğer Yazıları