‘Türk’ demezsen...
Recep T. Erdoğan, önceki akşam bir kanalda seçime giren parti lideri edasıyla “Türk milleti artık bir karar arifesinde. Bu karar arifesinde idarî bir değişimi, dönüşümü ortaya koyacak.” dedi.
Fark edenler olmuştur; “Türk milleti” sözü ağzından çok tabiî çıktı.
Türkiye’de yaşayan insanlar Anayasa’nın 66. maddesine göre “Türk” tesmiye edilirler. 1924 Kanun-i Esasîsi’nin 88., 1961 Anayasası’nın 54. maddelerinde Türkiye’de yaşayan herkes “Türk vatandaşı” sayılmıştır. Daha önceye gidelim: 1876 Kanun-i Esasîsi’nin özünde de “Türk” vardır. Teklif bizzat Abdülhamid’den gelmiştir. 8. maddeye göre imparatorlukta yaşayan herkes “Osmanlı”dır. 18. maddede ise, devlette vazife alanlara Türkçe bilme mecburiyeti getirilmiştir.
R. T. Erdoğan, önceki gün Hakkâri’de etnik grubu öne çıkardı. Televizyon kanalında “Türk milleti” derken herkesi kastetmiyor muydu? Hakkâri başka bir ülke mi?! Meydanda toplananların hepsi Türkçe konuşuyor. Konuşamazsa devlet devletliğini yapamamış, birliği sağlayacak adımları atamamış, Türkçe öğretememiş demektir. O zaman Artvin’de çok Gürcü var; “Gürcü kardeşlerim” mi diyeceksiniz? Düzce’de Kafkasya’dan gelenler de hatırı sayılır yekûnda... “Çerkes” veya “Abhaz kardeşlerim!” mi diye başlayacaksınız!
Artık bu komedi sona ermelidir. Televizyon kanalında söylediğiniz gibi her yerde “Türk milleti” diyebilmelisiniz. İnsanlarımızı ayrıştırırsınız, farklılaştırırsınız, birbirleriyle karşı karşıya getirirsiniz.
“Ümmet” anlayışı için de uygun adlandırma yine “Türk”tür. Türk kurucu unsurdur, idame ettiren unsurdur, müteharrik unsurdur...
Kendisini farklı adlandırmak isteyen istesin ama ortaklık şartı koşmasın.
R. T. Erdoğan “Türk milleti” demiştir. Öyleyse Ak Parti’nin seçim beyannamesinde “Anayasa’dan Türk’ü sileceğiz.” demek de ne oluyor?
Sık söylenir “Haini bol milletiz.” diye. O bol hainlerin tesirinde kalmadan hakikati idrâk ederek konuşmalıyız, yazmalıyız. “Türk milleti” tartışması bitmelidir.
Madem “Türk milleti” dediniz... Türk milleti 17/25 Aralık operasyonlarıyla ortaya çıkanlar hakkında bir şey bilmiyor. Kimse “paralel”, “kumpas”, “darbe” lâflarına inanmıyor. Sizin, yakınlarınız, size yakınlaşanların ses kayıtları var ve bu kayıtlar inkâr edilemiyor. Eğer gerçek olmadığına inansaydınız, belki 100 defa dünyanın en güvenilir laboratuvarlarına gider, “montaj” raporları alırdınız. Nedir bu istiflenmiş paralar? Neden “sıfırlama” sözü bizzat ağzınızdan çıkıyor?
17/25 Aralık için sorulacak o kadar çok soru var ki... Hep ısmarlama mülâkat yapıyorsunuz. Bir şeylerden korkusu olanlar sorulardan kaçar.
Şu seçim arifesinde, her şeyi sormaya izin verilse Recep Tayyip Erdoğan, büyür ki ne büyür! Halkımız “Size bütün saraylar helâl olsun, size bütün zırhlı arabalar, bütün lüks uçaklar helâl olsun!” der.
Ben de sizinle mülâkat yapmak istiyorum. Karşısına geçtiğiniz birçok gazeteciden daha kıdemliyim. Hadi gelin, ben sorayım siz cevap verin. Hani sizinkilerin afişleri her yerde asılı: “Var mısınız?”
Ben de soruyorum: Benimle mülâkata var mısınız?