TÜBİTAK he-ce-le-me-ler-i
Recep T. Erdoğan da, rüşvet tartışmalarının ortasındaki bakanlar da telefon konuşmalarını kabul etmişlerdi. TÜBİTAK’ta gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra, Ankara Cumhuriyet Savcığı, Başbakan’ın oğluyla ve Egemen Bağış’ın gazeteci Metehan Demir’le yaptıkları konuşmaların kayıtlarını, incelenmesi için, TÜBİTAK’a gönderdi. Doğru... Ne yapacaktı? Resmî kurum orası ve en doğru kararı da orası verecektir!
TÜBİTAK incelemesini bitirdi: Kayıtlar montaj! Hem de hece hece montaj!
“Alo Fatih”ler devreye girdiler ve yandaş ve yandaş yanındaki televizyon kanallarında, gazetelerin manşetlerinde ses kayıtlarının montaj olduğunu bağıra bağıra söylediler, iri iri harflerle yazdılar.
Başbakan şimdi meydanlara çıkacak, “Gördünüz işte, her ne kadar telefon konuşmalarını kabul ettiysem de, TÜBİTAK, benim kabul ettiğim ses kayıtlarının bile montaj olduğunu ispat etti! Ben de hayrete düşmedim değil; ama yanılmış olabilirim, TÜBİTAK’a inanıyoruz!” diyecektir.
Egemen Bağış da, telefonun diğer ucundaki Metehan Demir Kur’ân’la alay ettikleri için özür dilese bile, şimdi çiftetelli oynayacaktır: “Montaj da montaj...”
Ne demişti TÜBİTAK’ın bağlı olduğu Bakan Efendi:
“Ben telefon tapelerinin montaj olduğunu hissediyorum.”
Eskiler “hiss-i kalbe’l-vuku” demişler... Bir şeyi vukuundan önce sezmek.
Şimdi “önsezi” diyorlar.
Önsezileri kuvvetli bakanlarımız olduğu için bun milletin sırtı yere gelmiyor! Hem öyle kolay değil; “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplandığı” (AKP milletvekili Fevai Aslan’ın sözü, 16 Ocak 2014) söylenen Başbakan’dan hata sâdır olabilir mi?! Telefon konuşmalarını, birileri hece hece birleştirmişlermiş!
Ne büyük maharet! Nasıl da dakikalarca yapılan konuşmaları aynı ses tonuyla, aynı vurguyla hece hece yapıştırıyorlar. Bu “ustalar” ı kutlamak gerekir! “Paralelciler” midir, “ajanlar” mıdır, kimlerdir artık, bilemem.
İtham edilenler, tepeler ortaya çıktığında, hiç vakit kaybetmeden giderler, en gelişmiş kayıt stüdyolarında, müesseselerde telefon konuşmalarını inceletirlerdi. Kendileri de biliyorlar ki, bütün konuşmaları doğru ve asla hece hece birleştirme şok. Zaten bu mümkün değil.
Televizyon yapımcısı bir arkadaşımı aradım. Montaj işini çok iyi bilir. İsmi bende kalsın, tanınan biri... “Tapeler kesinlikle montaj değildir, tek montaj, değişik zamanlarda yapılan konuşmaların bir bütün hâlinde verilmesidir. Rahmetli Barış Manço ile birlikteydim. TRT’de yayınlanan ‘7’den 77’ye’programında montaj yapardık... Barış abinin hızlı knuşma temposu vardır... Onu birkaç sefer konuşturur, hece zatan mümkün değil, kelimeyi de bırakın, uygun cümleyi alırdık.” dedi. Bir arkadaşının tapeleri yurt dışında incelettiğini ve rapor aldığını söyledi. İsmini verdiği arkadaşına henüz ulaşamadım. Ulaştığımda söylediklerini burada yayınlayacağım.
Şimdi bu TÜBİTAK yoluyla haklarında fezleke hazırlanan dört bakan da kurtarılacaktır. İranlı Bala, aradan sıyrılacak, “hayırseverliği” ne kaldığı yerden devam edecektir. “Ayakkabı kutuları ne olacak?” derseniz, iş ona kalsın, bir yol bulurlar.
Sonuç: Hırsızlar, rüşvetçiler, nüfuz ticareti yapanlar er veya geç hâkim karşısına çıkarlar.