TSK’nın özerklikle ilgili tutumu nedir?
Ahmet Hakan, bir ara “Ulusalcılar ağızlarını patlatırcasına haykırıyorlardı: ’Bunları Amerika getirdi’. ’AKP bir Amerikan projesidir’ diyorlardı, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ diyorlardı, ‘Yeşil kuşak’diyorlardı, ’ABD’nin ılımlı İslamı’ diyorlardı... Hiçbir zaman anlamlı bulmadım bu tür komplo teorilerini...” diye yazmıştı.
“AKP bir Amerikan projesidir” sözü bana aitti. AKP’nin parti programının ABD’den gönderilen gizli bir belgeden tercüme edilerek yazıldığını, orijinal belgesini yayınlayarak 2001 yılında, partinin kuruluşundan bir ay sonra ispatlamıştım.
14 yıldır bu iddiama bir Allah’ın kulu cevap veremedi. Zaten CIA’nın eski Türkiye sorumlusu Graham Fuller, Refah Partisi döneminde, 1996 yılında, “Yenilikçiler”in iktidara geleceğini, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olacağını söylemişti.
***
Bu bilgileri neden hatırlattım? Konu ile ilgili son tartışmayı Abdurrahim Karslı, +1 TV’ye verdiği röportajda, evindeki bir toplantıda, Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’ın “AK Parti, bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kuruldu” dediğini söyleyerek başlattı.
Ali Bulaç da Zaman’da, Dilipak’ın böyle görüşleri olduğunu doğruladı ve hatta projeyi başlangıçta onun geliştirdiğini sonra Amerikalıların elinde AKP’ye dönüştüğünü yazdı. Bulaç, M. Ali Bulut’un bir yazısından da alıntı yaparak “Proje rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na da teklif edilmiş ama reddetmiş” bilgisini de yazısına ekledi.
Peki neydi Amerika’nın Tayyip Erdoğan’dan isteği?
ABD, “Mister Tayyip Erdoğan; Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” dayatmasında bulunuyordu.
Kısacası bugün, AKP-PKK mutabakat metninin temel unsuru olan otonomi, yani özerklik, AKP’nin kuruluşunda, Tayyip Erdoğan’ın ABD tarafından desteklenmesi için birinci şarttı!
Zaten PKK adına, Cemil Bayık’ın “Görüşmelerde ABD aracı olsun” talebinde bulunmasının sebebi de budur!
***
Türkiye, şu andaki Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından rejim değişikliğine sürüklenirken Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in Kubilay mesajı, tam da bu gündemin ortasına düştü.
Özel, Menemen’deki isyanın bastırılması ile ilgili olarak “Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yaşanılan bu vakadan hareketle; ‘Cumhuriyetimiz, öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lazım olanı yapmaya hazırız’ diyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran iradenin yaşatılması kararlılığını ortaya koymuştur” hatırlatmasında bulundu.
Özel, Kubilay’ın şahsında tüm şehitleri, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel niteliklerini korumak, ülkemizin bekasını, milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamak için canlarını feda eden” diye andı ve TSK’nın bugün de vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünün muhafazası uğrunda her türlü fedakârlığı sergilemeye devam ettiğini bildirdi!
***
Tabii, biz sözleri değil eylemleri esas alırız ama devletin temeli, AKP-PKK ittifakı ile özerklik esasına göre değiştirilmek istenirken Genelkurmay Başkanı’nın “devleti kuran irade” nin yaşatılacağından ve “devletin temel nitelikleri” nin korunacağından bahsetmesi önemlidir.
Tabii TSK’nın önemli komutanları tasfiye edilirken Genelkurmay Başkanlığı’na getirilen bir komutanın sözleri, yeterli bir teminat değildir. Üstelik her Türk, Türk istiklâlini ve Türk cumhuriyetini ilelebed muhafaza ve müdafaa etmekle görevlidir. Bu görev bizzat Atatürk tarafından, özellikle Türk gençlerinin damarlarındaki kana güvenilerek verilmiştir. Bu kan yine o kan mıdır; yaşayanlar görecek...