TRT Atatürk'ü keşfetti!
Dedi ki "Ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım.."
Kim? Mustafa Kemal..
Ne zaman? 100 yıl önce..
Siz ne yaptınız?
O şerefsizler Musul'a girince, elleri havaya kaldırtıp, konsolosluğu boşalttınız..
Kerkük'te gözümüzün önünde tapu daireleri, nüfus müdürlüğü yağmalanıp, tarihin izleri silindi.. Gıkınızı çıkarmadınız..
Adalar bildiğin yol geçen hanı.. Sabah erken kalkan Yunan subayı, gelip mangal yakıyor..
Siz sadece bakıyorsunuz..
**
Daha Suriye'ye sürgüne gönderildiği gün dedi ki;
-Güzel, biz gideceğiz, bu çölde yeni bir devlet kuracağız..
Kim? Mustafa Kemal..
Ne zaman? 100 yıl önce..
Peki siz ne yaptınız?
Siz, onun devlet kurmayı düşlediği topraklarda, o şerefsizler geliyor diye, vatan toprağı Süleyman Şah'ın Türbesi'ni apar topar toplayıp kaçtınız.. Bayrağı indirdiğiniz bayrağı..
**
Dedi ki;
-Türkiye Cumhuriyeti'nin arzu ettiği şey Suriye'nin bağımsız bir devlet olmasıdır..
Ne zaman? 100 yıl önce..
Peki siz ne yaptınız?
Suriye'yi, emperyalizmin BOP'unun pençesinin altına ittiniz..
**
Dedi ki;
-Yafa, Beyrut, Kudüs Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin faaliyet alanı olacak..
Ne zaman? 100 yıl önce..
Neden?
İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı bayrak açtırabilmek için..
O 100 yıl önce, onları kurtarmak için sokak sokak, ev ev teşkilatçılık yaptı..
Peki siz ne yaptınız?
Samimi insanları Mavi Marmara'nın güvertesinde, "Rabia'yı, Suud ve Katar sofralarında,
Mescidi Aksa'yı ve Filistin'i de İsrail'in müzakere masalarında bırakıp geldiniz.."
**
Bugüne kadar ona hep hakaretler ettiniz.. Yurtlarınızda tuvalete giden 'Ben bi Kemal'e gidip geleyim' diyordu..
Heykellerine 'Beton Kemal' adını taktınız..
Kimi zaman statüko oldu sıfatı, kimi zaman tarihimizi silen adam..
Her şey bitti, iki ayyaştan biri dediniz..
Şimdi bakıyorum da, haber yapıyor yandaş kanallarınız;
-Türk askeri 100 yıl sonra Atatürk'ün Afrin-Racu'daki karargahında..
Hayret.. Yeni akıllandınız..
Fesli delinizin, tarihçi bozuntunuzun yalanlarını alkışlarken, birden Mustafa Kemal'in karargahını keşfedip, TRT dahil her kanalda haberlerini yaptırıyorsunuz..
Buna da şükür de, Mustafa Kemal ne yapıyormuş o karargahta?
Filistinli, Suriyeli direnişçileri örgütlüyor, askeri eğitim veriyormuş..
Ne zaman? 1918'de..
Yani, 100 yıl önce..
Siz ne yaptınız?
Yaptığı her şeyi yıkanların üzerine tuz biber olup, 16 yıldır amansız bir savaş verdiniz..
Varlığını yok saymaya gidecek kadar nefret ettiniz ama;
Sizin bugün, milyarlık imkanlarla gittiğiniz yoldan, o, o imkansızlıklarla dönüyordu..
Ne zaman? 100 yıl önce..
Kendini onun yerine koymaya çalışıyorsun ama işin zor usta;
100 yıl geriden geliyorsun..
***
Eylül'üm... Leyla'm...
Koruyamadık yavrularımızı..
Hep söylüyorum, genetik kodumuza bi haller oldu..
Ve öyle bir hale geldik ki, yavrularımızı, gül yüzlülerimizi, geleceğimizi koruyamıyoruz..
Oysa her sabah yemin ediyorduk, "KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK...
Kaldırdıkları andımızda vardı..
**
Devlet yöneten koca koca insanların, çocuklarımızın taciz edilmesini 'münferit' görebildiği bir ülke olduk biz..
Tacize, 'Bi kere' diyerek, bir şey olmaz demeye getirenlerin yönettiği bir ülke olduk biz..
Biliyorum, bunu diyebilenlerin bile, tacizciyi oy hesabıyla perdeleyebilenlerin bile, yüreği yanıyor..
Bana ne.. Koruyamadık Eylül'ümüzü, Leyla'mızı..
**
Ve şimdi çıkmış 'Adalete hesap vermekten', gerekirse 'kimyasal hadımdan' falan söz ediyorlar..
Uzatmayın.. Hemen, şimdi.. Getirin en ağırından cezayı..
Sözün bittiği yer burası değilse, neresi?
Ama kapatmışlar pisliği tek kişilik hücreye..
Neden?
Can güvenliği için..
Neyin canı? Neyin güvenliği?
Niye geciktiriyorsun hak ettikleri adaleti..
Hadım madım deyip uzatma.. Çıkar o hücreden, gönder koğuşa..
Bu milletin bir vicdanı var.. O vicdanın da bir adaleti..
Bunu dedim diye bana 'hukuksuzluğu savunuyor' diyen çıkar mı dersiniz?
Çıkarsa çıksın..
Eylül'süz, Leyla'sız dünya, varsın hukuksuz olsun..