Trampetler çalarken…
Geçen hafta yazdığım "Kocahanoğlu'nun kaleminden Atatürk-Karabekir Kavgası" başlıklı yazımın altına yapılan bir yorum… Bilginize sunayım önce bu yorumu:
"Bence siz mali konularda bir şeyler araştırıp yazmalısınız. Kitap kritiği kendine has bir alan. Yazılanı ve içerdiği konulara vakıf olmalısınız ki okunacak değerlendirmeler yapabilesiniz."
25 senedir 1000'e yakın kitap hakkında yazı yazdığımı bu yazımda da yinelemişim. Türk basınında bu bir rekordur, şahitli ispatlı bir rekor. Yazmışımız ama demek çeyrek asır biz boşa kürek sallamışız. Ve bugüne dek kimse de anlamamış bizim yetersizliğimizi, bu çok bilmiş muhteremden başka. Hani Yeminli Mali Müşavirim ya, "Uzmanlık alanın senin odur, git o konuları yaz demek istiyor". Yazdım yazdım, "Edebiyatlaşan Vergiler/ Vergi ve Muhasebede Çok Bilinmeyenler"i yazdım, 500 sayfalık bir kitaptır ve alanında tektir. Yahu roman dışında tüm edebi dallarda ürünler vermişim, yüzlerce kaynak tarayıp, binlerce sayfa okuyarak araştırma-inceleme dalında da kitaplar yazmışım (16. kitabım yakında çıkıyor). Yazdığım edebiyat dergilerinin çoğunun adını unutmuşum. Gazeteciliğin neredeyse her dalında (haberden röportaja, köşe yazısına dek) kalem oynatmışım. Ve bütün bunlara karşın, o "derin tarihçilerin" zihniyetinde olduğu belli olan birisi çıkıyor, Karabekir'in içyüzünü ortaya dökmemden dolayı bana gıcık vermeye yelteniyor.
Yalnız bana mı? Hayır, birisi de facebookta Osman Pamukoğlu'nun son kitabı hakkında ahkâm kesip, eleştirmenlik yapmaya yeltenmiş. Diyor ki, "Osman Paşa'nın kitaplarının kapaklarının kalitesi arttıkça içeriklerinin niteliği zayıflıyor. Son kitabı 'Trampetler Çalarken'de bu iyice kanıtlanmış. Osman Paşa, bir tane bile yabancı kaynak kullanmadan II.Dünya Savaşının ünlü dört generalini yazmış". Ve altında yorumlar: "Yahu bırak zaten yetmiş yaşındaki adamdan ne olur?"
Bu kitabı dikkatle okudum, kaynakçasına da baktım, kitabın içeriği ve doyuruculuğu ile birlikte düşünüldüğünde bence son derece yeterli, yararlanılan kaynaklar…
Yetmiş yaşına gelince; Osman Paşa üretiyor, yazıyor ve Türkiye'nin en köklü yayınevlerinden biri olan İnkılap Yayınlarınca yayımlanıyor kitapları. Bu kitaptan önceki kitabı olan "Baş Döndürenler" gerçekten baş döndüren bir kitaptı (bu köşede yazmıştım bu kitap hakkında da, dileyen bakar Yeniçağ'ın arşivine).
Gelelim bu kitaba; İkinci Dünya Savaşının "en aykırı dörtlüsü" dediği dört ulustan dört generali; Rommel, Patton, Montgomery ve Jukov'u anlatıyor. Savaş bir sevk ve idare becerisi, bir önderlik yeteneği, karar zamanlaması ve sorumluluk yüklenme istenci, bilinci istiyor. Bunlar da yetmiyor; isabetli bir planlama gerektiriyor, kesintisiz ve sağlıklı bir örgütsel iletişim istiyor, lojistik istiyor. Savaşlarda önderler bunları bilecekler elbette ama yeterli değil bunlar, cesur olacaklar, çıkış yapılması gereken yerde inisiyatif kullanacaklar. Ve neyi, ne zaman, nerede, nasıl yapıp yerleştireceklerini, bunlar arasında nasıl bir orkestra ahengi kuracaklarını iyi bilecekler, bulacaklar.
Benim 359 sayfalık bu kitaptan öğrendiğim budur. Ve bu dört önemli ismin yaşam öyküleri, insana geniş ufuklar açıyor, geçmişe yaslanıp günü ve geleceği okuyabiliyorsunuz.
Okuyunuz siz de, bana hak vereceksiniz…