Topuğunuza kurşun sıkmayın!
"Parkalı-parkasız" tartışması sürüyor.
Ak Parti'nin Manisa milletvekili Selçuk Özdağ, futbolcu eskisi, yeninin top geyikçisi Rıdvan adlı sahsın, R. T. Erdoğan'ı, "kahraman" göstermek için "Parkasız Deniz Gezmiş" diyerek kanun dışı Türkiye Halk kurtuluş Ordusu kurucularından Marxist Deniz Gezmiş'e benzetmesini ağır bir dille tenkit etti.
Yıkıcı-bölücülerin, Türkiye'yi başka ülkelerin uydusu hâline getirmek isteyenlerin "örnek" gösterilmesinin mutlaka önüne geçilmelidir. Gençler, "kahraman" gösterilen bölücülü-yıkıcılara özeniyorlar, yoldan sapıyorlar. Aşırı sol örgütler elinde heder oluyorlar. Kanun dışı yapılanmaların 50 yıldır bitirilememesinin bir sebebi budur.
CHP, maalesef aşırı sola mesafe koyamadı. Son tartışmalar çok üzücü. Bazı CHP'liler için "Deniz Gezmiş" hâlâ bir "mit", bir "kült".
Hem Atatürk'ün partisiyiz, diyeceksiniz, hem aşırı sol yıkıcı-bölücüleri "Bağımsızlık için savaşan kahramanlar!" olarak göreceksiniz! Bu bir çelişkidir, daha ilerisi bu bir körlüktür.
Önceki gün haberleri takip ederken, ekranda bir zaman Nutuk'tan pasajlar okuyan sunucu-yorumcu Deniz Gezmiş'i bağımsızlık mücadelesi veren bir "kahraman" gördüğü mealinde sözler etti. Atatürk'le böyle birini yan yana getirmek -daha ilerisini demeyeyim artık- gaflettir.
Ak Partili Selçuk Özdağ'ın "kahraman" gösterilen için ne dediğini okuyalım:
"Deniz Gezmiş bir terörist idi ve bir banka soymuşlardı ve çeşitli yerleri bombalamışlardı. Kendisi ODTÜ öğrencisi olmadığı hâlde, ODTÜ'ye gelerek başka öğrencilerin okuma haklarını da ellerinden alarak hürriyetlerini engellemişti... Deniz Gezmiş sadece ve sadece Amerikan emperyalizmine karşıydı. Rusya ve Çin'e de hoş geldin diyordu. O nedenle Sayın Rıdvan Dilmen boyundan büyük işlere kalkışmasın."
Selçuk Özdağ, Manisa'da 12 Eylül 1980 öncesinde Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış ve 12 Eylül Darbesi'nden sonra idamla yargılanmış, yedi yıl hapis yatmıştır. Türkiye'nin meselelerini en iyi bileceklerdendir.
12 Mart 1971 Muhtırası'dan sonra aşırı soldan üç kişi, o zamanki TCK'nin 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle asıldı. Biri Deniz Gezmiş'ti. 146. maddenin özü: Devleti yıkmaya kalkanlara idam cezası verilir!
Üçü de asılmamalıydı. Belki kanunlar onların asılmasını gerektiriyordu. Ama TBMM, idam kararından dönmeliydi.
Geçmişte yazdım. Baki Tuğ askerî mahkemede davanın savcısıydı. Kitaplarında, mahkemede neler yaşandığını, bu kişilerin neden idam cezası aldığını bir bir anlatır. Eğer avukatları, Maxizmde ısrarcı olmasalardı idam cezası almayacaklardı. Kendisi yazıyı okuyunca beni aramış ve "Doğrusunu yazdın!" demişti.
Ekşi Sözlük'te, komünist çevrelerin yere göğe koyamadığı Deniz Gezmiş'in avukatı Halit Çelenk için şöyle deniyor:
"Deniz Gezmiş'in idamının baş sorumlusudur. Pişman olduğunu söylemekle en azından idamdan yırtacak olan Deniz'i, sahip olduğu bağnaz komünizm inancı yüzünden bir piyon gibi kullanmış, aklınca mahkemeye meydan okutarak ilahlaştırmaya çalışmıştır. Sonra da Deniz'le ilgili televizyon programlarında gözyaşı dökmektedir. Yemezler."
Gerçekleri çarpıtmayalım. Yıkıcı-bölücülerden kahraman çıkartmayalım.
CHP yönetimi! Aman dikkat! Parti memlekete lâzım. Topuğunuza kurşun sıkmayın!