Terör haberciliği
IŞİD daha Ocak ayında strateji değiştirdiğini açıklamıştı. "Artık hedefimizde metropoller var" diyerek eylemlerindeki kayışı ortaya koymuştu. Kimse kimseyi kandırmasın Türkiye'nin büyük zaafları var. Gelen mültecileri denetlemek kolay mı? Bunlar yüzünden sızmaların önlenmesi zorlaştı. Birkaçını kaçırdığınız an yandınız. Atatürk Havalimanı bunun son örneği. Suruç'tan Ankara'ya, Sultanahmet'ten Tünel ve Yeşilköy'e kadar uzanan saldırıları gözden geçirin. Moral bozmak için yazmıyoruz ama "bu işlerin arkası kesilmeyecek". Beyni yıkanıp, eline cennetten tapu! tutuşturulmuş teröristi engellemek güç.
...
Destekçiler ortada. Bunları biz biliyoruz da istihbarat birimleri mi bilmiyor? Yığılmaların olduğu şehirler, ilçeler, beldeler, mezralar ortada. Kendilerine "Dokumacılar" ve benzeri isimler verebilmekteler. Gözlem altındalar. Yine de eylem koyuyorlar. Irk, cinsiyet ve din ayrımı yapmaksızın katliam yapanlarla mücadele daha sıkı organizasyon istiyor. Yasalar da esnetilmemeli. Tam bu noktada İstanbul'un efsane Emniyet Müdürü Şükrü Balcı'dan bir anımızı nakletmek istiyoruz. Yönettiği pek çok operasyonda telsizden açık anons yapardı: "Bunları sağ istemiyorum". Balcı ve arkadaşları koca şehri bu mantıkla temizledi. Hem de imkânsızlıklarla. Araç yoktu, olanlarda da lastik yoktu. Yaşı müsait olanlar bilir, biz bu emniyet müdürünü yargıladık. İddia da Gayrettepe'deki binaya yapılan hücreler ve konulan Atatürk büstünün parasının mafyaya ödetilmesiydi. Yılların yıpranmışlığının sebep olduğu ağır bir kalp ameliyatı geçiren Şükrü Balcı, tek başına öldü. Siyasi Şube'nin gözbebeği Başkomiser Aydın Barış'ın emekli olduktan sonra otobüs beklerken durakta öldürülmesi acı örneklerden bir başkası. Emniyet Müdürü Şakir Koç, Komiser Muavini Ahmet Zehir, Polis memuru Muhsin Bodur aynı şekilde şehit edildiler. İstanbul'dan Tunceli'nin Ovacık ilçesine sürgün edilen bir başka rütbeli Ali Günaydın da bir ay geçmeden infaz edilmişti. Daha kimler, kimler. Hepsine rahmet diliyoruz. Dileğimiz aynı vurdumduymazlıkların artık tekrarlanmaması. Devlet onun için canını ortaya koyanlara her zaman sahip çıkabilmeli. Kahramanları limon gibi sıkıp bir kenara atmamak esas olandır.
Bizimkilerin şaşkınlığı
Havalimanındaki saldırının ekranlara yansıması kademe kademe oldu. Önceliği haber kanallarına verirsek şöyle bir tespit yapabiliriz: NTV'de Ahmet Arpad'ın yönettiği akışı doğru bulduk. Aynı şeyi TGRT için de söylememiz mümkün. En büyük hayal kırıklığını CNNTÜK'te yaşadık. Yayında, bir tek gün "haber itfaiyeciliği" yapmamış Didem Arslan Yılmaz bulunuyordu. Ne yapacağını ne söyleyeceğini şaşırdı. Bir görgü tanığı bulundu ve tüm yayın onunla kurtarılmaya çalışıldı. O garibim de halasını aramaktan vazgeçip fahri muhabirlik yaptı. Asli görevi habercilik olanlara da bir kaç laf etmek istiyoruz. "Çoktandır yangın çıkmıyor" deyip itfaiyeye dağıtamazsınız. Her an hazır olmak zorundasınız. Tabiî, yönetim ve denetim tecrübeli isimlere bırakılarak. Siz Erzurumlu Emrah'ın "Dedim dedi" dizeleriyle yetişenlerle Haber Savaşı'nı asla kazanamazsınız. Şimdi birileri çıkıp da "bu adam da, bizim kıza taktı" demeye kalkmasın. Aynı yayına havalimanından konuk olan Özlem Gürses'e dikkat çekelim. Görüş sahasına giren her şeyi takır takır anlattı. Gazetecilik dersi verdi. Özlem'i yürekten kutluyoruz.