Telefonla televizyonculuk olmuyor!
CHP'nin Ankara'daki "Cumhuriyet yürüyüşü" veriliyor. Merkezde Başak Şengül, muhabir Büşra Aslantaş. Önce görüntüler kayboldu. Ardından ses bozuldu. Cumhuriyet'in yıl dönümünde ülkenin başkentinden canlı yayını beceremiyorsanız, ekranı karartın gitsin. Her yere naklen yayın aracı gönderemezsiniz ama, yüzünüze gözünüze bulaştırdığınız çok önemli değil mi? Hâlâ mı kafanıza dank etmedi, 4.5 G ile görüntülü habercilik yapılamaz. Bu teknolojiden ancak olağanüstü şartlarda yararlanabilirsiniz. Örneğin çatışma alanlarında.
Yine CNNTÜRK'teyiz. Pera Palas'tan canlı yayın var. Düşünce ve kurgu güzel. "Çocuk Kalbim Seni Söyler Korosu"nu izliyoruz. Herkes sabit. Koşuşturmaca yok. Yine de aynı teknolojinin sıkıntıları tekrarlanıyor. Allah için bu kez yayın Ankara'dakinden daha az kötü. Başta haber kanalları olmak üzere tüm ekranlara bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Biliyorum koca koca araçları her yere yollamak mümkün değil. O zaman daha iyi ve mini teknoloji geliştirmek zorundasınız. Teknik elemanlarınız bu konuda kafa patlatsın. Sonunda mutlaka her şey daha pırıl pırıl hale gelecektir.
Beş bilinmeyenli denklem
Bir haber rezaletini ise hepsi birlikte yaşadı. Bülent Tezcan vuruldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı, seçildiği il Aydın'da saldırıya uğradı. Tek mermi ile bacağından yaraladılar:
* Hangi bacağı?
* Hangi noktası?
* Vuran kim?
* Niçin?
* Hangi meyhanede?
Bilgi veren yok. Ekrana yansıtılan görüntülerden çözmeye çalışıyorum. Olay parti merkezinin bulunduğu binada. Cumhuriyet Halk Partisi tabelası neonla yazılı ama bazı harfler sönük vaziyette. Belediye Başkanlığı'nın dahi kazanıldığı bir kentte ampulleri sönmüş, gören ya da aldıran yönetici yok. Anlayın boş vermişliği. Neden sonra sanık Alparslan Sargın Kuşadası'nda yakalandı. "CHP, HDP'ye tavır almadığı için Tezcan'ı vurdum" dedi. Gerçek sebep daha sonra anlaşıldı; "Meret şişede durduğu gibi durmuyor". Bu duruma geldiğine göre anında kamuspotu'nu bindireceksin. Hani şu "Alkol bütün kötülüklerin başıdır". Yanlışlıkla "Hadi baba; sen yaparsın"ı devreye sokmayın. Onu sigaradan yangın çıktığında kullanırsınız!
...
5N1K, Dünya Raporu'na dönüştükten sonra, en eli ayağı düzgününü bu hafta başardı. Bu hafta New York'un en tehlikeli bölgesi Harlem'den başladılar. Cüneyt Özdemir'e baktık çok rahat. Sıkıntısızdı. Oysa Türk
Hava Yolları'nın ilk JF Kennedy seferinde Turgut Özal'la şehir turu atmıştık. Bizi burada "aman haa" diyerek otobüsten indirmediler. Washington DC'de ise "14. Cadde'nin altına sakın geçmeyin" uyarısı yapmışlardı. Demek ki aradan geçen sürede Zencilerin tehlikeli yanı kalmamış. Potansiyel korku kaynağı artık beyazlar. Cüneyt'e de bir mesajım olacak; "Sevgili kardeşim ara sıra da Türkiye'ye uğra". Malum bizde malzeme bol. Dört bir yanımızdan haber fışkırıyor.
Karatay ayda yaşıyor
Yine CNN ile devam edeceğim. Deniz Bayramoğlu yakın dönemde başladığı "Gündem Özel"i başarıyla sürdürüyor. Bir kere siyasete fazla bulaşmıyor. Değişik isimleri çağırıyor. Bunların sonuncusu Prof. Dr. Canan Karatay'dı. Hoca "çalçene". Kimseyi konuşturmamasının yanında karşısındakini döver gibi. Yine kimi doktorlara bip attı. Bir ilaç firmasının hazırlattığı yemek kitabını yerden yere vurdu. "Bazı meslektaşlara önsöz yazdırmışlar" diyerek, bunlara ödeme yapıldığını ima etti. Kitabın içinde yer alan "Avokado çorbası" için "bize yabancı" sokuşturmasında bulundu. "Margarinin yararları"ndan söz edilen bölüme ise ateş püskürdü.
En çarpıcı gelen lafları ise, Bayramoğlu'nun "Peki ne yiyeceğiz?" sorusuna verdiği cevaptı; "Ceviz, badem, fıstık". Sayın Karatay'a benim de bir sorum olacak. Antep fıstığının 70, iç cevizin 85, bademin 100 liradan satıldığından haberi var mı? Bu ülkenin üçte ikisinin asgari ücretle, yani açlık sınırında yaşadığını biliyor mu? Garibanlar, onun bir dikişte içtiği zeytinyağı ile tüm yemeklerini pişiriyor..